3 . Otel Odalarının Değişmeyen Kokusu
Levent Bey bahsi kazandığı için mutluydu. Bugünü kazanmıştı. Zehra Hanıma elini uzatarak onu içeriye davet etti. Kadınsa böyle basit bir suali iki saat dinlemesine ve düşünmesine rağmen mantıklı bir cevap bulmayarak kaybettiği için mutsuzdu. Masadan isteksizce kalkıp beraberce yatağa doğru yöneldiler.
Otelin
sıradan döşenmiş odasına balkondan geçmeleri ile beraber çarşafların otel
odalarına özgü o tanıdık, alışıldık kokusu, otobüs duraklarındaki beklemişlik
duygusu kadar beklendik. O garip odaların insana yalnızlığı hatırlatan bir hali
vardı. Böylece otel odalarının değişmeyen kokusu etraflarını sardı.
Bakan,
asistanına kazandığı zaferle beraber tavsiyelerde bulunma fırsatını da bir kez
daha yakalamıştı:
-
Sana bir nasihatim var. Bütün erkekler aynı değildir cancığımız. Bazısı tam
yalancıdır, çünkü işi budur. Kimisi de sadece ara sıra yalan söyler. Nedenini gelince
sadece hep anı kurtarmaya çalışır.
Zeliha
Hanım, Levent Beyin yeşile çalan gözlerine bakıp:
-
Sen hangisisin?
Levent
Bey geriye doğru çekilip:
-
Unutma ben bir politikacıyım. Benim işim sürekli yalan söylemek.
Dışarıda
insanlar koşuşturmaya devam ediyordu. Levent Beyin karısı Gülşen Ataman öğretim
görevlisi olarak çalıştığı üniversite de masası başında yine bir tezle uğraşıyordu.
İkinci çocukları olan kızlarına ise; tam o sıralar hamileydi.
Günler
böyle alışıldık, rutin bir şekilde geçecek ve o günün yasak meyvesi olarak
dünyaya geliş sebebim olacaktı. Gizli
kalmış ve açığa çıkacağı günü bekleyen her günah gibi tarihe geçecekti otel
odası kayıtlarında.
Bakan
Levent Bey asistanı Zeliha Hanımla o günün akşam saatlerine doğru, hafif bir
yemeğin ardından beraber oldu. Buzdağının altında kaybolan o ağır kütle gibi
saklı olarak uzun yıllar sadece Levent Beyin dimağında kalacaktı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yap: