7 Temmuz 2022 Perşembe

10 . Bahri Beyin Evinde

    
    Bahri Beyin evi; Çamlıca da küçük tepelerden birinin üstünde bulunan ve adeta küçük bir şatoyu andıran malikaneydi. Gece olduğu için Bahri Bey'e eve bıraktığımda bu evin villa olduğunu düşünmüştüm. Tahminim dışında daha büyük, önünde büyük bir havuza, arkasında on arabanın sığabileceği özel dizayn edilmiş bir garaja ve malikanenin yanında mini bir golf sahasına sahip bir mülke sahipti Bahri Bey.

    - Gördüğün bu ev seni şaşırtmasın. Bu evin dışında Türkiye'nin çeşitli yerlerinde dönüm dönüm arazilerim ve ticari işlerde kullandığım çeşitli dükkanlarım var. Tabii bunları ben değil adamlarım yürütüyor. Ben bunlardan bahsetmeyi sevmem. Zenginliği ile övünen adamlardan da nefret ederim. Sadece bilgi amaçlı söylüyorum sana.

    O arada ben evin ikinci katında bulunan balkondan büyük havuza bakıyordum. Yan tarafındaki mini golf sahası da gayet hoş gözüküyordu.

    Yanıma gelen Bahri Bey:

    - Gençliğimdeki en büyük tutkum golf oynamaktı ve hala da öyle. Herkesin bir tutkusu olmalı öyle değil mi?

    Katılıyorum kendisine. İnsanların hayatları boyunca kendilerine eşlik edecek en azından bir tane, belki de birden fazla hobisi olmalıydı.

    Meraklı bakışlarla:

    - Senin peki bir hobin var mı? Bora.

    Fotoğrafçılıkla yıllarca amatör olarak ilgilenmiştim. Şuanda da elimde işimi gören kompakt bir makinem vardı.

    - Hobi olarak fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. Manzara resimlerden çok insan ve mekan fotoğrafları çekiyorum. Özellikle Balat'taki eski evlerle ilgili bolca fotoğrafım vardır. Cankurtaran mahallesi var mesela. Enteresan bir yer.

    Bahri bey gitmedim manasında kafasını salladı.

    - Ne özelliği var bu mahallenin.

    Dikkatini çekmek zordu Bahri beyin, zengin biriydi ve etrafında çok sayıda adamı ve güçlü bir adam olmasına rağmen kibirli değildi ve iyi bir adamdı gördüğüm kadarı ile ama onun hakkında daha bilmeden kesin yargılara varmak zordu.

    Cankurtaran mahallesi hakkındaki sorusuna:

    - Tarihi binaların ağırlıkta olduğu bir yer. Balat kadar meşhur değil. Benim için özelliği şu eski İstanbul'un hala yaşadığı bir yer. İnsanlar değişmiş ama mahallenin ruhu hala değişmemiş. Evlerin arasında dolaşırken ve içinde gezindiğinizde hissediyorsunuz.

    Elindeki içki ile balkona çıkıp, elini balkonun demirlerine dayayan Bahri Bey:

    - İstanbul'a babam Bulgaristan'dan 1950 yıllarda göç etmiş. Ben 1956 doğumluyum evlat. Göç ettiğimde babam bir iplik fabrikasında kısa zamanda usta başı olmuş ve Türkiye'deki kriz de elinde biriktirdiği tüm parayı vererek yüzde yirmi beş hissesini almış. İşin başına geçmiş. Zamanla işi büyütmüş ve fabrikanın tüm hisselerin satın alarak başına geçmiş.

    - Rahmetli babam öldüğünde o fabrika bana kaldı. kız kardeşim yanımda hesaplara baktı. Ben işleri yedi yıl kadar yürüttüm ve fabrikayı satıp inşaat sektörüne, akabinde oradan elde ettiğim gelirle lüks arabaları sattığım Kadıköy'deki ilk büyük lüks araba galerimi satın aldım.

    Devamını anlatmama gerek yok sanırım. Çünkü: piyasada tanınan birçok ünlü, yazar çizer, iş adamı, bürokrat v.s. Tanınan insanlar benden araba almışlardır.

    Elini omzuma atarak “İçeri geçelim” dedikten sonra.

    - Sana da bir içki doldurayım. Duvardaki fotoğraflara bakabilirsin ben sana içki doldurana kadar. Ne içersin bu arada.

    “Burbon alabilirim. Eğer varsa ve sizin zahmet olmazsa efendim.” dediğimde Bahri bey.

    “Herkese burbon ısmarlamam. Fakat sende ışık var evlat. Onun için evime davet ettim.” dedi.

    Elindeki burbonu bana uzattı. İçkiyi aldım. Duvardaki fotoğraflarda Ajda Pekkan'dan, ünlü türkücü İbrahim Tatlıses'e, bürokratlardan Süleyman Demirel'den sinema oyuncusu Kadir İnanır'a, günümüzün popüler ve tanınan birçok kişi ile araba galerisinde ve restoranlarda çekilmiş özel bir fotoğraf albümüne sahipti.

    Bahri beyin bu kadar tanınan bir kişilik olduğunu bilmiyordum. Bunu söylemek etmek için:

    - Araba sattığınız ve restoranlarda beraber yemek yediğiniz bu insanların hepsi Türkiye'nin önde gelen simaları. Buna rağmen siz pek tanınmıyorsunuz. Ben gündemi ve özellikle kişileri yakından takip etmeye çalışırım. Lakin siz pek tanınmıyorsunuz. Bunun nedeni nedir?

    Sana söyledim evlat. Ben zenginliğimi gösteriş için kullanan adamlardan değilim. Levent mesela çok ön plandadır. Gösterişi sever. Şatafatlı hayatımdan ben vazgeçebilir. Çünkü; küçük bir iplik fabrikasından buralara geldim. Nereden geldiğimi hiçbir zaman unutmadım. Levent Ataman iflas etse ilk işi intihar etmek olurdu.

    Şaşırmıştı beni Bahri bey neden böylesine konuşmuştu. Merak ettiğimden:

    - Neden böyle söylediniz. Levent Ataman sizin yakın dostunuz değil mi?

    Dün geceyi hatırlatarak:

    - Akşam ki: yemekte konuşmuştuk. Levent benim liseden arkadaşım, beraber çok şey paylaştık. Fakat hatalarını tekrarlayan bir kişiliğe sahip ve kadınlara düşkün adamlardan olması zayıf yönlerinden en büyüğü. Kendisini çok kez uyardım. Belki de; bugün Türkiye'nin değil. Dünyanın en zengin adamı olabilirdi. Ona duyulan saygı sadece zenginliğinden ama bana duyulan saygı kişiliğimden kaynaklanıyor.

    Söylediklerinde haklıydı. Çünkü: belli bir sosyal konuma ve maddi refaha kavuşan insanlar, kendinden aşağı da olan insanlarla kolay kolay diyaloga geçmezlerdi. Benim böylesine bir şansı bulmam bile tamamen şans eseri Suat abi sayesinde olmuştu.

    - Gördüğüm kadarı ile siz diğerlerinden farklısınız. Levent beyin şirketlerinde çalışabileceğimi söylemiştiniz. Acaba bana göre nasıl bir iş imkanı olabilir.

    Elindeki içki kadehini masaya bırakıp, havuza doğru inen merdivenlere doğru yöneldiğimizde:

    - Geçen akşam eve geldiğimde yatmadan önce adamlarımdan birine seni söyledim ve hakkında bilgi topladım. Yani senin hakkında her şeyi biliyorum. Teğmen olacakmışsınız. Saygı değer ve gurur verici bir meslek. Görev yerinizde belli olmuş İzmir – Foça. Neden buradasın?

    Bir kurdun yaralı avına saldırdığı gibi yaklaşmıştı bana, biraz sessiz kalıp mantıklı bir cevap aradım beynimin içinde. Aklıma o anda en yatkın cevap:

    - Daha fazlasını istiyorum. Böyle bir hayata askerlikte sahip olmam. Sadece rütbelerle yükselip, saygıdeğer bir noktaya gelebilir. Emekli olduğumda ise; aynı çizgiyi devam ettirmem gerekir. Ben böyle bir hayat yerine her şeye sahip olacağım iş imkanlarını değerlendiriyorum. Yoksa yanlış mı? yapıyorum.

    Sırıttığında yıpranmış yüzünde yılların bıraktığı çizgileri ortaya çıkan Bahri Bey:

    - Askeri eğitim görmüş tüm insanlara saygı duyarım. Çünkü; hayatın sorunları ile değil. Sorunların doğurabilecek sorunların neticesinde oluşacak olgularla ilgilenirler. Sende öyle bir birisin Bora.

    Övgü almış bir yetişkin gibi davranarak kendisine teşekkür ettikten sonra:

    - İşi kaptım mı? Dedim.
    
    Havuz etrafında sessizce tur atıp yanıma geldiğinde:

    - Herkes zeki olabilir. Herkes kurnaz olabilir. Ama herkes tüm meziyetleri kendisinde kolay kolay toplayamaz. Sen iyi bir gençsin. Levent ile seni staj sürenin ardından iyi bir pozisyonda işe başlaman için konuşacağım. Özellikle isteğin pozisyon var mı?

    Levent Ataman'a yanına nasıl ulaşırım diye düşünürken şimdi yanına yakın bir pozisyonda çalışan biri olarak girecektim. Bu kadar çabuk ve istediğim şekilde olacağını tahmin bile edemezdim öncesinden. Fakat özellikle istediğim bir pozisyon yoktu. Fakat Levent beye yakın çalışmam iyi olacağından:

    - Levent beye yakın çalışabileceğim pozisyonlardan biri olması yeterli benim için.

    “Neden” diyerek yine asıl nedenimin ne olduğunu öğrenmeye çalışan Bahri Bey.

    - Ustalardan her zaman için öğrenebileceğimiz bir şeyler olabilir diye düşünüyorum. İş hayatı ve kadınlar olabilir.

    Espri yapma yeteneğimi kahkahası ile takdir ettiğini söyleyen Bahri Bey:

    - Aferin. Sana son bir sorum olacak. Sence zenginlik ve fakirlik arasında bir fark var mı?

    Hayatta siyah ile beyaz arasında kesin farklılık varsa zenginlik ile fakirlik denen kavramlarda ciddi farklılık vardı. Samimi bir cevap olmasını istediğimden Bahri Beye:

    - Zenginliğin sınırları yoktur ve fakirliğinse sınırları vardır ve olmalıdır da. Çünkü; sınıfsal ayrımı bu sınırlar belirler. Sizin mesela zenginliğini birden çok ünlü ile şahsınıza ait iş yerlerinizde ve özel insanların gidebileceği restoran ve mekanlarda çekilen fotoğraflarınız zenginliğinizi simgeliyor.

    Şatoyu andıran eviniz, emrinize amade hizmetkarlarınız, canını uğrunuza verebilecek adamlarınız.

    Bunların hepsi zenginliğinizi gayet açık şekilde ortaya koyuyor.

    Fakirlikse; her gün aynı elbiseleri giyen ve aynı kısır döngünün içinde dönmek zorunda kalan insanların tekdüze hayatı. Onu anlatmaya hacet bile yok. Onu siz daha yakından tanırsınız. Etrafınızdaki insanlardan.

    Konuşmamın bitiminde “Haklısın” deyip yanımdan ayrıldı ve bende evden arabama atlayıp şatoyu andıran o şatafatlı evden ayrıldım. Evime dönüş yolunda kafamda bir değil, bir sürü soru işareti vardı.

    Soru işaretlerinin nedeni ise; çözmek istediğim sorunun içerisine kendimi de dahil etmiştim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap: