15 Eylül 2009 Salı

Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi

Hayatı sorgulayan filmler her zaman üzerlerine dikkati çekmiştir. Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesinde hayatın iki önemli gerçeği olan doğum ve ölüm üzerine bir sentez yapılmış. Filmi izleyemedim. Alt yazılı fragmana şöyle bir göz attım sadece. Fikir güzel, senaryo sağlam ve film her şeyiyle [senaryosu, yönetmeni, oyuncusu v.s.] Oscar'a 13 dalda aday. Holywood sinemasını Amerika'nın dış politikasında önemli bir etken ve ciddiye alınması gerekecek bir büyüklükte yer tuttuğu için genelde eleştirmişimdir. Yalnız yiğiti öldür hakkını yeme, demişler. Tek düze işlerin içinde özgün olan şeyler ise son zamanlarda çok az. Daha fragmanı izlediğimde; bizde neden böyle değişik işler yapılmıyor diye bir eleştiri geçti kafamda. Teknolojik ve bazı imkanlar sayesinde bir adım öndeler. Eyvallah bu kabul edilir. Yönetmenlerimiz, oyuncularımız ve en kritik olanı proje üretme aşamasında bir fabrika çalışan senaristlerimizde farklı, gerçekçi işler yapacak değerli kişiler var. Neden? bizim insanımız, oyuncumuz, senaristimiz,,, Oscar adayı olamasın. Daha kaçınılmaz olanı Oscar'ı alamasın...

Brad Pitt ve Cate Blanchett, filmin bir arşivinde
Gelelim filme; Oscar alır ya da almaz. Yalnız kurgusuyla, ele aldığı konuyla diğer filmlerden farklı. En başta Benjamin Button isimli kişi hayatını tersten yaşıyor. Yaşlı bir insan olarak doğup, yıllarca geçtikçe gençleşiyor. Filmin iki cümleyle özeti bu.

Fragmanını izlediğimde filmden aldığım bir başka mesaj şu oldu: hayatı tersten yaşayan bir insan, çocukluktan olgunluğa geçişin olduğu normal bir yaşamdan, olgunluktan direkt uzun bir hayata başlıyor. Avantajı yapılacak hataları ve durum değerlendirmeleri -yaşın verdiği bir deneyimle yapabilmek. Yanındaysa git gide gençleşirken; fazladan deneyim kazanmak. Benjamin Button'un hayatı tuhaf olmasının yanında gerçekten enteresan birçok yönüyle.

Her gün tekdüze bir hayatı yaşayan dünyadaki milyonlarca insan, eminim böyle bir hayatı yaşamak isteyecektir. Kim gençleşerek ölmek istemez ki...