27 Aralık 2011 Salı

Hayat'ımıza Hoş Geldin Kızım

Bebek
Uzun zamandır bekliyorduk eşimle beraber bugünü...

Bekleme sürecinde kızımla ilgili olarak kaleme aldığım Baba Oluyorum ile Bir Kızımız Olacak yazılarımı paylaşmıştım sizlerle.

Çok şükür bunca emek ve zahmetten sonra Allah çocuğumuzu sağlıklı olarak elimize almayı nasip etti. İlk çocuğumuz olması nedeni ile hastane önünde saatlerce bekledikten sonra 22 Aralık 2011/Perşembe günü saat 21:15'de o güzel haberi ebe hanım iletti bana.

Hayatımda ne diploma alırken, ne de askerden tezkere alırken bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Eşime bu durum için ayrıca teşekkür etmiştim. Yineliyorum teşekkürümü.

Efendim babalık duygusu nasıl bir duygudur diye sorarsanız eğer. Daha tam olarak tadamadım. Lakin bence annelikten sonra en yüce hislerden biri olduğunu düşünüyorum.

Kızımızla ilgili uzun süren isim arayışından ve tartışmalardan sonra adına karar verdik. Mahsun Kırmızıgül'ün Hayat Devam Ediyor... dizisinden esinlenerek kızımızın adını 'Hayat' olmasına karar verdik.

Kızıma bir baba olarak ömrümün sonuna kadar yanında olacağıma söz veriyorum. Onun mutluluğu ile sevinip, üzüntülü zamanlarında ve özellikle şu aralar. Kaka yaptığında altını annesi ile beraber temizleyeceğime söz veriyorum.

Uzun uzun yazıp laf kalabalığı yapmayı sevmiyorum. Tarihe bir not düşmek için yazıyorum. Kızım büyüdüğünde okumayı öğrendiğinde okur umuduyla.

İşin gırgırı bir tarafa hayatımıza hoş geldin kızım. Hayatımıza renk ve mutluluk kattın. Umarım senin hayatında ömrün boyunca istediğin gibi olur...

17 Aralık 2011 Cumartesi

Düzende Var Bir Düzensizlik



Ve İnsan...
Televizyonları açıp dizileri izliyoruz. Verilen aslında bir reyting savaşı...

Seçimlerde sandık başına gidip oy kullanıyoruz. Yapılmaya çalışılan aslında bir çıkar savaşı...

Halk olarak dünle bugünü oturup kıyaslıyoruz. Aslında her geçen gün yeni bir yalanın parçası...

Düzende var bir düzensizlik arkadaşlar. Daha dün ülke çıkarları diye nutuk atanlar bugün ülkeyi parça parça satıyor. Bir Allah'ın kulu da çıkıp hesap sorduğu zaman. Aha bu da Ergenekoncu denilip doğru Metris Cezaevine.

Yeni dizisi televizyona çıkacağını hevesle anlatan yönetmen istediği reytingi tutturduğu zaman köşeyi dönüyor. Sonra magazin gündeminde halkın gözünü boyamayan çalışan ünlülerin yaptıkları. Dizisi yayından kalkan yönetmen, oyuncu ise; dizi tutmadığı için veryansın.

O kadar tezatlık var ki: hangi birini anlatsam. Hangisi üzerine konuşsam bilemiyorum. Daha dün Avrupa Birliği'ni Hristiyan Kulübü diye demagoji yaparak halkın gözünü boyayan siyasetçi bugün devletin bir numaralı koltuğunda oturuyor. Avrupa Birliği geleceğimizdir deyip dini konuları arka plana itiyor. Laiklik ilkesi ile alay edilir hale geldi. Öğrenciler çıkıp bu politikaları eleştirince gavura yapılmayan eziyet kendilerine uygulanıyor. (Amerikan askeri Adana / İncirlik'e geldiğinde ülkemizin geleceğini kuracak olan öğrencilere gösterilmeyen saygı onlara gösteriliyor.)

"Rezalet" kelimesinin tam karşılığını ararsanız. Dünyayı dolaşarak zahmete girmeyin lütfen. Çünkü: Türkiye Cumhuriyeti'nde rezalette, kepazelikte diz boyunu çoktan geçti.

Halkı galeyana getirmek için yazmıyorum. Eğer bazı gerçekleri gençlerimiz araştırıp çoğunluğu görmüş olsaydı. Durmak yerine harekete geçmiş olsaydı. Zaten şuan yazmıyor olacaktım bu yazıyı.

Daha elimizden ne alınmalı. İşsizlik diz boyu. Her gün basında açıklanan rakamların çoğu gerçeği yansıtmıyor. Alım gücü düştüğü için halkın enflasyon yüzde 10'nun altına düştü diyor devlet büyüklerimiz. Halk geçinemiyor. Vatandaş çoluğuna çocuğuna gelecek kuramıyor. Her gün yüzlerce şirket iflas bayrağını çekiyor. Yabancı sermaye dedikleri şey gitgide kendine esir ediyor milletimizi ve toprakları.

Devlet politikaları uygulanırken insanlar tek tipleştirilmeye çalışılıyor. Bizim adamımız ya da öteki mantığı bütün partilerde egemen. En büyük yanlış da burada yapılıyor. Halka takım tutar gibi parti tutun deniyor. O kadar kolay değil bu işler maalesef. Mevzu bahis olan yarının çocuklarının geleceği...

Harekete geçmemiz için bayrağımızın direkten inmesini mi? bekleyeceğiz. Her yeni güne bir şehit haberiyle ciğerimiz yanarken oturup susacağız? Milletimiz bunu hak etmiyor. Eğer politikacılar görevini yerine getiremiyorsa görev halka düşüyor.

Gereken bir kıvılcım sadece. O günün de geleceğine eminim. Nasıl İzmir'de Hasan Tahsin, Menemen'de Asteğmen Kubilay çıktıysa, yine bir yiğit çıkıp dur diyecek düzene.

İşte o gün geldiğinde ben bir genç olarak üstüme düşen vazifeye hazır bekliyor olacağım. Umarım diğer genç kardeşlerimde üstüne düşeni yapar. Saygılar...