13 Aralık 2008 Cumartesi

Kan Bağışı = Can Bağışı

Kan Vermenin Faydaları Nelerdir?

- Kemik iliğinde kan yapımı canlı tutulur.

- Verilen kanın yerine, anında vücuttan genç hücreler dolaşıma katıldığı için, bağışçı daha dinç ve canlı olur.

- Kan bağışlayan kişinin baş ağrısı, stres, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıklarının giderilmesine yardımcı olur.

- Trafik kazasında yaralanan bir kimsenin, kan uyuşmazlığı olan bir bebeğin, kan bulamazsa ölecek bir hastanın sizin verdiğiniz kanla kurtulmasının manevi duygusu ölçüsüzdür.


Kimler Kan Bağışı Yapabilir?

- 18 yaşını doldurmuş

- 50 kg’ın üzerinde

- Kan değerleri normal

- Sarılık vb. bulaşıcı hastalığı olmayan

- Son bir yıl içinde herhangi bir cerrahi müdahale geçirmemiş

- Kendini sağlıklı hisseden

- Kan bağışlamaya istekli olan her sağlıklı erişkin kan verebilir.



Kan Bağışı Ne Kadar Zaman Alır?

Kan bağışı 7-15 dakika sürer. Form doldurulması, kayıt, muayene ve dinlenme için geçen süre ile birlikte toplam 30-40 dakika zaman alır.

Yalnızca 30 dakika ayırmakla bir hastanın yaşam umudu olabilirsiniz.




Kan Bağışı Sırasında Ne Kadar Kan Alınır?

- Bir ünite kan 450 ml kadardır.

- Alınan kan miktarı, kişinin toplam kanının %7-9 kadarını oluşturmaktadır. Vücut bu kaybı 72 saatte yerine koymaktadır.



Kan Bağışı Sırasında Özel Olarak Dikkat Etmem Gereken Bir Kural Var Mıdır?

Sadece kişinin tok ve dinlenmiş olması yeterlidir.



Ne Kadar Sıklıkla Kan Bağışı Yapabilirim?

Kan bağışı yapmak için gerekli özellikleri taşıyan kişiler, her 3 ayda bir başkalarına yaşam şansı vermek için bağışta bulunabilir.



Kan Bağışı Nasıl Yapılır?

- Donör formu doldurulur.

- Kan Merkezi bilgi sistemine kayıt yapılır.

- Hekim kontrolü yapılır.

- Kan seviyesi ölçülür.

- Kan alma salonunda torbalama gerçekleştirilir.

- Kısa bir istirahat ile işlem tamamlanır.



Bağış Yaptığım Kana Ne Oluyor?

- Bağıştan sonra kan örnekleriyle laboratuvarda çeşitli testler yapılıyor.

- Sağlık bakanlığınca yapılması zorunlu olan testlerin normal değerlerde çıkması gerekiyor?

- Bağış yaptığınız bir ünite kan, bileşenlerine ayrıştırılıp birden çok hasta için kullanılıyor.



Kendimi Nasıl Hissedeceğim?

- Kan verdikten sonra da öncesi kadar sağlıklı olacaksınız.

- Sağlıklı bir insan için bir ünite kan vermek bağışıklık sistemini zayıflatmaz.

- Sizden alınan kan ile kaybettiğiniz sıvı birkaç gün, kan hücreleriniz ise birkaç haftada vücudunuz tarafından yerine konacaktır.

29 Ağustos 2008 Cuma

Şimdi Yeni Şeyler Söyleme Zamanı

Geleceğe umutla bakmak diye bir tabir var. Hani insanı motive eden. Hemen yanı başımızdaki klasik kült cümlemiz. Özellikle bürokratlara, ensesi kalın patronlara soruyorum. Ben aldığım memur maaşımla geçinemezken gizli işsizler dahil 10 milyondan fazla genç işsizi bağrında barındıran toplumumuz, insanlarımız, ailelerimiz nasıl geçinsin. Şimdi yeni şeyler söylemenin zamanı olmalı arkadaşlar.
 
Herkesin siyasi, ideolojik, bağ kurduğu ırkçı, mezhepçi v.s. ne kadar abuk sabuk görüş varsa herkesin kafasını önüne alıp ilerici fikirleri kendine rehber edinip düşünmesi gerekli. Partiler bize ne kazandırdı şimdiye kadar. Her seçim döneminde değişik ritüeller, propagandalar izleyip durdular. Ve hep aynı yalanları yutturdular değişik oyunlarla. Çoğunluğu bilinçli- entellektüel olan belli kesimler seçimlerde sandığa gitmeyerek tepkisini ortaya koymaya çalıştı. Verilmeyen her oy, verilen oyun yüzdesini yükseltti. Ekonomi diliyle sandığa düşen pusulanın kar marjı arttı.

Sıkıldım artık hergünü tek düze yaşamaktan. Ve yinelenen haberlerin çoğaltılmış kopyalarını televizyonda izlemekten. Şimdi yeni şeyler söyleme zamanı. AKP'de bakanlık yapan Turhan Çömez diye bir milletvekilimiz vardı mesele. İstifa edip yurt dışına kaçmak zorunda bırakıldı. Neden peki? Hiç soruldu mu? Soruşturuldu mu? bu gidişi. Kurcalandı mı? Çünkü; o da gördü bazı rant kapılarını, Susmadı. Konuştu ve sürüldü sınır dışına. TSK'de İlker Paşa'dan önce Yaşar Büyükanıt, Genel Kurmay Başkanı'ydı. Şimdi hakkında askeri-sivil yargı tartışmasının gölgesinde dava açılacağınan söz ediliyor. Neden? Okumamızı, sorgulamamızı ve en kötüsü düşünmememizi istemiyorlar. Toprağını düşünen halk düşmandan sayılıyor. Yazıklar olsun ki; bir Almanın, bir İngilizin veyahut bir Fransızın elinde olan özgürlüğü yurdum insanı doyasıya yaşayamıyor. Ne yazık ki; koyun gibi güdülmekten kurtulamadık hala. Ve düşünmenin isyana teşvik sayıldığı bir vatanda yaşıyoruz.

Arkadaşlar bana kalırsa siyaset insan doğasının şah damarı. Var olmanın ereği onda gizli. Dünya döndükçe; ekonomiye bağlı olarakta politika kavramı; kişilerden ve kurumlardan yana yüz değiştirerek sürecek. Bizim dünyanın en genç nüfusuna sahip ülkelerden birisi olarak haklarımızın verilmesini beklememez gerekli. Zaten fazlasıyla bekledik. Haklarımızı kendimiz ellerimizle söke söke almalıyız. Öyle topraklarda yaşıyoruz ki: insanımızın aç kalması normal koşullarda olanaksız. Dünya milletleri içerisinde asimile uğrayan, dış tehditlere karşı oldukça elverişli devletler arasındayız. Avrupa Birliği bile bizi ortak pazar olarak görüyor. Nedeni belli. Ticarette çıkar ilişkisi geçerlidir. Yeraltı zenginliklerimiz, genç nüfusumuz, coğrafi özelliklerimiz v.s. v.s. katılmaya çalıştığımız birliğe artı gelen bazı değerlerimiz olmasa neden alsınlar birliklerine bizi.

Şimdi yeni şeyler söylemenin zamanı olmalı. Yaşamanın bir anlamı varsa. Birileri bizi uykuda öldürmeden önce, bizim derin uykulardan uyanmamız gerekli.Belki olayı abarttığımı düşünebilir bazıları. Olsun sorun değil. Eğer Mustafa Kemal Atatürk'te diğerleri gibi düşünseydi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet yoktu dünya da. Çok şey değil istediğim (iz). Yabancıya peşkeş çekilen topraklarımızın ülke gençliğinin hizmetine verilmesi... Üretilmesi, diğer büyük devletler gibi başarının tadına ulaşmak arzularımız. Yine çok mu şey istiyorum(z) yoksa.

30 Temmuz 2008 Çarşamba

Aziz Nesin: Birgün...


Aziz NESİN, yazar
Bir gün; bu memleketin yanağına öpücük, başucuna bir not bırakıp gideceğim.
“Öyle güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım”
Aziz NESİN

20 Aralık 1915’te İstanbul’da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesi'nde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulu'ndan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık yaptı. 

Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesi'nde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı. 1951'de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954'ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı. 

Yazın yaşamı boyunda 100'ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahir'le birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu. Yeni Gazete, Akşam ve Tanin'de köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü. 1962'de 'Zübük' isimli mizah dergisini çıkardı. 1963'te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı. 1972'de Çatalca'da kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfı'nı kurdu. 

Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı'nı çıkardı. 1979'da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı. 6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi. 

Öykülerinde Türk toplumunu ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.



ESERLERİ

ŞİİR:
Sondan Başa (1984)
Sevgiye On Ölüme Beş Kala (1986)
Kendini Yakalamak (1988)
Hoşçakalın (1990)
Sivas Acısı (1995)

KONUŞMALAR:
İnsanlar Konuşa Konuşa (1988)
Çuvala Doldurulmuş Kediler (1995)

HİKAYE:
Geriye Kalan (1948)
İt Kuyruğu (1955)
Yedek Parça (1955)
Fil Hamdi (1955)
Damda Deli Var (1956)
Koltuk (1957)
Kazan Töreni (1957)
Toros Canavarı (1957)
Deliler Boşandı (1957)
Mahallenin Kısmeti (1957)
Ölmüş Eşek (1957)
Hangi Parti Kazanacak (1957)
Havadan Sudan (1958)
Bay Düdük (1958)
Nazik Alet (1958)
Gıdıgıdı (1959)
Aferin (1959)
Kördöğüşü (1959)
Mahmut ile Nigar (1959)
Gözüne Gözlük (1960)
Ah Biz Eşekler (1960)
Yüz Liraya Bir Deli (1961)
Bir Koltuk Nasıl Devrilir (1961)
Biz Adam Olmayız (1962)
Sosyalizm Geliyor Savulun (1965)
İhtilali Nasıl Yaptık (1965)
Rıfat Bey Neden Kaşınıyor (1965)
Yeşil Renkli Namus gazı 81965)
Bülbül Yuvası Evler (1968)
Vatan Sağolsun (1968)
Yaşasın Memleket (1969)
Büyük Grev (1978)
Hayvan Deyip Geçme (1980)
70 Yaşım Merhaba (1984)
Kalpazanlık Bile Yapılamıyor (1984)
Maçinli Kız İçin Ev (1987)
Nah Kalkınırsın (1988)

ROMAN:
Kadın Olan Erkek (1955)
Gol Kralı Sait Hopsait (1957)
Erkek Sabahat (1957)
Saçkıran (1959)
Zübük (1961)
Şimdiki Çocuklar Harika (1967)
Tatlı Betüş (1974)
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1977)
Surname (1976)
Tek Yol (1978)

ANILAR:
Bir Sürgünün Hatıraları (1957)
Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (1. Bölüm 1966, 2. Bölüm 1976)
Poliste (1967)
Yokuşun Başı (1982)
Salkım Salkım Asılacak Adamlar (1987)
Rüyalarım Ziyan Olmasın (1990)

MASALLAR:
Memleketin Birinde (1987)
Hoptirinam (1960)
Uyusana Tosunum (1971)
Aziz Dededen
Masallar

TAŞLAMA:
Azizname (1970)

FIKRALAR:
Nutuk Makinası (1958)
Az Gittik Uz Gittik (1959)
Merhaba (1971)
Suçlanan ve Aklanan Yazılar (1982)
Ah Biz Ödlek Aydınlar (1985)
Korkudan Korkmak (1988)

GEZİ:
Duyduk Duymadık Demeyin (1976)
Dünya Kazan Ben Kepçe (1977)

OYUNLAR:
Biraz Gelir misiniz (1958)
Bir Şey Yap Met (1959)
Toros Canavarı (1963)
Düdükçülerle Fırçacıların Savaşı (1968)
Çiçu (1970)
Tut Elimden Rovni (1970)
Hadi Öldürsene Canikom (1970)
Beş Kısa
Oyun (1979)
Bütün Oyunları (Adam Yayınları)(1982)

ÖDÜLLERİ:
Üç
Karagöz Oyunu (1968) ile 6. Karacan Armağanı birinciliğini (1968)
Çiçu ile Türk Dil Kurumu 1970 Tiyatro Ödülü’nü
Altın Palmiye (İtalya 1956, 1957)
Altın Kirpi (Bulgaristan, 1966
)
Krokodil (Sovyetler Birliği, 1069)
Lotus Asya-Afrika Yazarlar Birliği Ödülü 1975
Bulgaristan Uluslararası Gülmece Kitapları Yarışması’nda Büyük Ödül 1977

10 Temmuz 2008 Perşembe

Atatürk, Din ve Din Adamları


Atatürk ve Din
Mustafa Kemal Atatürk'ün, namaz kılan yüksek rütbeli bir subayı ihbar eden milletvekilinin trenden indirilmesini istediği ortaya çıktı...

Atatürk, aynı milletvekilinin tekrar seçilmesini de engellemiş. Bu olayı aktaran Dumlupınar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Atatürk'ün, ihbar eden vekil hakkında, "Bu adam namaz kılmayı kendince suç görüyor." dediğini aktarıyor.

Bu konu hakkında dosyayı hazırlayan Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Atatürk'ün din ve lâiklik hakkındaki görüşlerinin 'en az bilinen ve en çok istismar edilen' yönü olduğunu söylüyor. Sarıkoyuncu, "Özellikle 'lâiklik' konusunda pek çok çalışma vardır. Fakat bunların çoğu incelendiğinde görülecektir ki, ya Atatürk'ün din ile ilgili sözlerini aktarmakla yetinilmiş ya da onun lâiklik anlayışında din ve din adamlarına yer verilmemiştir." değerlendirmesini yapıyor.

Atatürk'ün dini toplumsal hayattan çıkarmak ya da dinin özüne dokunmak gibi bir amacının olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Mustafa Kemal'in hurafelere ve din istismarına karşı olduğunu şu sözlerle anlatıyor: "Bu da din düşmanlığı değildir; gerçek dindarlıktır. Bu sebeple lâiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, Atatürk de dinsiz değildir."

Yazıda Atatürk'ün din adamlarına ve dinî gereklerini yerine getirenlere karşı son derece saygılı olduğu yaşanmış bir örnekle anlatılıyor. Prof. Dr. Sarıkoyuncu'nun anlattığına göre olay şöyle gerçekleşiyor: Atatürk, 1930 yılında Fevzi Çakmak'la birlikte trenle yurt gezisine çıkar. Kompartımanında ülke sorunlarını konuşurlarken bir milletvekili içeri girip, Atatürk'ün kulağına bir şeyler söyler. Atatürk'ün kaşları çatılır, Fevzi Paşa'ya dönerek, "Paşam, lütfen beni takip ediniz, arkadaşlar bir haber getirdi, inceleyelim." der. Hep birlikte diğer vagona geçtiklerinde yüksek rütbeli bir subayın kanepe üzerinde namaz kıldığını görürler. Atatürk, mareşale dönerek şöyle der: "Paşam, bu adamın (gammazcıyı işaret ediyor) biraz evvel kulağıma gizli bir şeyler söylediğini gördünüz. Bu adam muhafız kıtasına mensup yüksek rütbeli bir subayın namaz kıldığını gammazladı. Bu adam namaz kılmayı kendi aklınca suç görüyor. Durumu size göstermek için buraya kadar zahmet ettim." Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indirir ve gelecek dönem milletvekili seçilmesini de engeller.

Bugün hala Atatürk'ü cumhuriyet ve laiklik üzerinden karalamaya çalışanlara bu büyük bir cevaptır. Geleceği görebilen ve ona göre büyük devrimler yapan ulu önderimiz hakkında çok yönlülüğü ile ilgili ortaya çıkmayan öğrenmemiz gereken mühim olaylar var tarih sayfalarında. Ama nedense bazı çevreler bu gerçeklerin ortaya çıkmasını istemiyor. Çünkü kendi çıkarları ile bu gerçekler büyük çelişki içinde...

1 Mayıs 2008 Perşembe

Bel ve Boyun Fıtığı için 8 Egzersiz

Bilgisayar kullanımının giderek artması, işe bağlı kas iskelet sistemi hastalıklarında belirgin bir artışa yol açtı.

Bel ve Boyun fıtığı
Öyle ki AB ülkelerinde meslek hastalıklarının yüzde 35’inin kas iskelet sistemi ağrılarına bağlı olduğu tespit edildi. Bilgisayar kullananların yarısından fazlası da kas iskelet sistemi hastalıkları ilgili yakınmaları olduğundan dert yanıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Selda Bağış, kas iskelet sistemi rahatsızlıklarının kişinin yaptığı işe paralel olarak değişmekle birlikte, genellikle boyun ve bel ağrısı olarak görüldüğüne dikkat çekerek, “Uzun süre masa ve bilgisayar başında çalışanlarda boyun ile kol problemleri biraz daha ön planda oluyor. Bu kişilerde öncelikle duruş bozukluğuna bağlı kas ağrıları, kas spazmları gözlenirken, önlem alınmadığı takdirde boyun fıtığı, bel fıtığı, el bilek, omuz ve dirsekte tendon yaralanmaları gelişebiliyor.” uyarısında bulunuyor. Ofis çalışanları, bilgisayar kullanıcıları, telefon operatörleri, sekreterler, öğretmenler, diş hekimleri ve yük taşıyıcıları özellikle risk altında olan grupları oluşturuyor.

Uzun süre sabit pozisyonda oturmak riskli.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Selda Bağış, kas iskelet sistemi rahatsızlıklarının temelde uzun süre sabit bir pozisyonda ve uygunsuz posturda çalışmak ya da sürekli tekrarlayan hareketleri yapmaktan kaynaklandığını belirterek, “Çalışma alanının ergonomik olarak düzenlenmemiş olması en önemli faktörü oluşturuyor. Ayrıca iş yoğunluğunun fazla olması, iş stresi ve işteki tatminsizlik de kas iskelet sistemi hastalıklarının görülmesinde diğer etkenleri oluşturuyor” diyor. 

Bel ve boyun sağlığınız için Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Selda Bağış, bel ve boyun sağlığınız için işyerinde ne tür egzersizler yapmanız ve nasıl hareket etmeniz gerektiğini anlattı:


8 Egzersiz

Aşağıda yer alan her egzersizi, sandalyede oturarak günde 2-3 kez, 5-10 tekrarlık setler halinde uygulayın.

1- Başınızı sırasıyla öne- arkaya, yanlara doğru eğin ve pozisyonda 5-10 saniye tutup, bırakın. Aynı hareketi elinizle başınızı, başınızla elinizi itecek şekilde tekrarlayın.

2- Omuzlarınızı yukarı doğru kaldırdıktan sonra 5-10 saniye tutup, bırakın.

3- Ellerinizi arkada birleştirerek omuzlarınızı geriye alın. Göğsünüzü öne doğru çıkarıp 5-10 saniye tutuktan sonra bırakın.

4- Ellerinizi birleştirdikten sonra kollarınızı yukarıya uzatıp, önce yukarıya ardında geriye doğru esneyin.

5- El bileklerinizi yukarıya, aşağıya ve dairesel olarak hareket ettirin. Ardından aynı hareketi her iki elinizi birleştirerek tekrar edin.

6- Ellerinizi sık sık yukarı ve aşağıya doğru sallayın. Parmaklarınızı yumruk yapıp, açın.

7- Sürekli oturuyorsanız, kan dolaşımınızı hızlandırmak için ayak bileklerinizi yukarı aşağı ve dairesel olarak çevirin.

8- Bu egzersizi ise ayakta uygulayın. Her iki elinizle belinizden destek alarak geriye doğru esneyin.

Atatürk ve Bursa Nutku


B U R S A   N U T K U

“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

Dipnot: Atatürk'ün Bursa ilinde 6 Şubat 1933 tarihinde akşam yemeği sırasında yaptığı iddia edilen konuşmadır. 

13 Mart 2008 Perşembe

Demokles'in Kılıcı

Demokles (Damocles) iktidara güce hayran bir insandır. Dostu olan Siraküsa Kralı Dionysos ona bir ders vermek ister. “Gel” der, “Birlikte yaşayalım bir zaman bu muhteşem sarayda.”

Deliye döner sevinçten Demokles. Danslar, müzikler, banyolar, bahçeler anlatılmaz güzellikler. Ancak bir türlü Kral’ın yüzündeki o mutsuz üzgün ifadeyi anlayamaz. “Ne kadar mutlu olmalısın, herşey nasıl muhteşem” deyip durur. Sonra yemeğe oturduklarında başına üstten değen bir şey hisseder.

Kafasını kaldırıp baktığında ne görsün. Keskin ağır bir kılıç, sadece bir at kılıyla bağlı. Her an kopabilir, her an ölüm gelebilir. Dehşete kapılır ama cesaretini ve erkeklik onurunu hiçe saymamak için dayanır. Sonra Kral dostu sorar “Neden yemiyorsun, neden gülmüyorsun?”

Kılıcı gösterir Demokles.

Kral acı acı güler. “Evet ben güçlü bir Kralım ama boynumun üstünde her an ölüm tehdidiyle yaşıyorum kılıçların. Büyük güç büyük tehlike de demek”

O an anlar iktidarı, serveti ve gücün gerçek doğasını Demokles. “Yok dostum yok bana fazlasıyla yeter, dağdaki fakir hayatım ve huzurlu kulübem” deyip sessizce ayrılır saraydan.

Yüzyıllarca anlatılır bu öykü belki bir fakir avuntusu, belki zenginliğin katlanılır bir acısının olması için. Ancak şu bir gerçek ki pek az güç sahibi uykusunda huzurla terk eder dünyayı ve çok azının yüzü güler şu hayatta.

5 Ocak 2008 Cumartesi

Kablosuz Elektrik Hayatımıza Nasıl Girecek?


Nikola Tesla, bir kablosuz elektrik deneyi sırasında

Teknolojinin hergün hayatımıza kattığı yenilikleri ve bunun başlangıcı olan elektriğin kablosuz olarak dünyamıza nasıl gireceğini anlatmaya çalışacağım bu yazıda...

1905’te Sırp mucit Nikola Tesla Long Island da 18 katlı kuleyi inşaa etti.

Amacı bütün yerküreye kablosuz elektrik yayabilen dünyadaki ilk elektrik santralini inşaa etmekti.

Maalesef rüya çok kısa sürdü. Finansörleri, JP Morgan dahil, şüphelendiler ve yatırımlarını geri çektiler. Proje çok arsız ve kötü niyetli olarak görüldü ve sonunda vazgeçildi.

Kule, Tesla’nın büyüyen borçlarını ödemek için yıkıldı ve onun başarısızlığı olarak kaldı. Ama şimdi, 100 yıl sonra, Bu tutku serbest bırakıbilir mi?

WiTricity, Massachusetts Institute of Technology(MIT) ‘deki fizikçiler tarafından kurulmuş, cihazlara kablosuz bir şekilde elektrik verme sistemlerini geliştirmeye çalışan dünya üzerindeki birçok firmadan biridir. Amerikan kökenli bir kurumdur.

Tesla’nın vizyonundan etkilenilmiştir, WiTricity bir yıl içerisinde kablosuz bir şekilde elektrikle çalışabilen ürünleri çıkartabileceklerine inanıyorlar.

Kablosuz Bir DünyaCihaz ve elektrik kaynağı arasında gömülmüş metal bobinler sayesinde aktarılan kablosuz elektrik, araştırmacı Aristeidis Karalis tarafından açıklandı.

Kaynak bir bobindir, diğeri ise bir cihazdır. Kaynak, cihazın içinde akım oluşumunu indükleyen bir manyetik alan oluşturur. Bu cihazın kullanmak istediği elektriğe dönüştürülür.

Amaç, elektriği orta uzaklıktaki mesafelere ulaştırabilmek. Duvardan odanın ortasına kadar.

Firmanın başkanı Eric Giler, araştırmanın çok hızlı bir şekilde ilerlediğini söylüyor.

Bir ev düşünün. Masanın altına bakıyorsunuz ve bir bobin görüyorsunuz ve birkaç cihazın uzak mesafeden çalıştığını görüyorsunuz. Örneğin eve geliyorsunuz ve telefonunuz çantanızda. Telefonunuzu nereye koymanız gerektiğini düşünmenize gerek yok.

Ancak bazıları bu teknolojinin kusursuz olmaktan çok uzak olduğunu söylüyor.

Kablosuz Elektrik Konsorsiyumundan Menno Treffers’ a göre, enerji transferi cihaz kaynaktan uzaklaşırken çok hızlı bir şekilde verimsiz hale geliyor.

Bobinin çapı dahilinde çalıştırabiliyorsunuz, ancak sadece duvardan televizyona kadar ( 20-30 cm) kablosuz elektrik aktarımının anlamı nedir eğer dışarı çıkaramıyorsan?

İklim Sorunu Eric Giler, kablosuz elektrik kullanımının kabloluya kıyasla çok daha az verimli olduğunu kabul ediyor ancak sağlıyacağı çevresel farklılık ihmal edilemez.

Kablosuz bir klavye 4 tane kalem pille çalışıyor. Bunlardan yaklaşık 40 milyar tane üretiyoruz. Bu pillerin bir tanesinin üretilmesi, arabanızla 3 mil yol yapmakla aynı şey.

Sera gazlarının emisyonu inanılmaz derecede yüksek. Ancak masanın içine bir bobin koyarsanız, kullanacağınız kablosuz klavyenin pile ihtiyacı olmayacaktır.

WiTricity fizikçileri araştırmaları için Tesla’nın patentlerini incelediler, ancak şimdilik küresel bir elektrik gücü üretmenin planını yapmıyorlar. Eric Giler yine de fikrin potansiyelli hakkında Tesla’nın beklentilerini paylaşıyor.

Hiçbir zaman yerine yenisinin konmaması gereken bir kalp pili düşünün, veya park edildiği anda kendini şarj eden bir araba düşünün. Bundan beş yıl sonra çok bariz bir şekilde görülecek ancak şu anda kulağa fütürist geliyor.

Öyle gözüküyor ki: önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde kablosuz internet gibi kablosuz elektrikte hayatımıza girecek. Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı gibi yanında insanlara verdiği ciddi zararlarda hesaplanarak bu proje de hayata geçirilebilir. Umarım Türkiye bu projeyi hayata geçiren ülkeler arasında olur.