28 Şubat 2006 Salı

Artık İlk Adımı Atmalıyız

    
    Mahrumuz. Son model bir arabadan, lüks evlerden ya da insanın hoşuna gidipte alamadığı pahalı oyuncaklardan değil. Türk milleti olarak geleceğe olan umudunu acılarla paylaşmaktan, hayal kurmaktan ölesiye uzağız. Şimdi birileri edebiyatı parçalayıp, ucuz roman yazdığımı düşünebilir. Aslında kıyaslama yapıp, farkı bulmak çok kolay. NASA (Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi)'nin başına getirilen ve ilk siyah başkan olma unvanını alan Charles Bolden şunları söylüyor: "Ölmeden insanlığın Mars'a ayak bastığını görmek istiyorum. Aksi halde çok üzüleceğim."

    İşte mahrum olduğumuz üzerine kafa yoramadığımız büyük ideallerin filizlendiği evren. Amerikalılar-Ruslar ya da diğer büyük devletler bunu başarmanın mutluluğunu yaşıyor. Bazen diplomatik yollardan, bazense derin devletin mitleriyle dünyamızın arka sokaklarında rekabete girişiyorlar. NASA'nın üzerinde çalıştığı Mars Projesi de Rusya ile arasındaki rekabeti biraz daha kızıştıracak. Farklı boyutlar getirecek aralarındaki çekişmeye.

    Bizse arenadaki seyirci misali olağan bir düelloyu seyredeceğiz. Muhtemelen kabımızın dışına yine çıkmayacağız. Bence çalınan geleceğimizin yerine, Ay'a gitmeyi denemekle başlamalıyız. Bir bebeğin kaçıncı adımını attığı önemli değildir. Önemli olan ilk adımıdır. Çünkü; yürümek hatta koşmak onunla başlar.

    Bizim durumumuzda hemen hemen bir bebeğin emeklemeye, yürümeye başlamasına benzemeli. Eldeki imkanlarla, teknolojinin geldiği seviye değerlendirilerek - yer altı zenginliklerimizden faydalanarak ortaya bir şeyler koymalıyız. Zaten darbelerle, ihtilallerle çalınan geleceğimiz için, mahrum kaldığımız bütün gerçekler için ilk adımı atmalıyız... Aynı bir bebeğin emekleyerek ilk adımını attığı gibi...