Ahmet amca bazı akşamlar biz
yatmadan önce yatakhaneye gelir huysuzluk yapan çocukların yatması için
masallar anlatırdı.
Yine bir gün yatakhanedeki
çocuklardan biri ağlamıştı. O da geceleri kaldığı yurttaki odasından yatakhanemize
gelmişti.
Huysuzlanan arkadaşımız aramıza yeni
katılan, neredeyse her akşam ağlayan ve geldiğinden beri yurda alışamayan bir
çocuk olan Mustafa idi.
Şimdi o akşam iyi ki; Mustafa ağlamış. İyi
ki de; bu güzel hikayeyi Ahmet amcanın kendi ağzından ve o anlamlı sesinden
dinlemişim diyorum.
Ahmet amca “Çocuklar yatağınızdan çıkmayın”
deyip ışıkları söndürdü ve o güzel hikayesini anlatmaya koyuldu.
Bizlerse sıcak yataklarımızın içerisinde
yorganlarımıza birer kurtarıcı gibi sarılmış şekilde kimimizin gözleri kapalı,
kimimizin açık öyküyü dinlemek için heyecanlı bir şekilde bekliyorduk. Bazılarımızsa
çoktan uykuya dalmıştı.
“Kılıç balığı” dedi Ahmet amca, çok asil
bir balıktır çocuklar. Öyle ki; savaşmadan ölmeyi kendine hakaret ve haksızlık
sayarmış.
Öykümüzdeki kılıç
balığı Akdeniz sularında yaşarmış. Ne annesi, ne babası, ne kardeşleri varmış
kılıç balığının Tüm kılıç balıklarının kaderi buymuş zaten. Onlar yalnız doğar.
Üreme zamanı geldiğinde çiftleşmek için bir eş bulup doğanın kanunu yerine
getirdikten sonra yalnız yaşamlarına devam eder ve yalnız ölürlermiş.
Bizim kılıç balığı
bir gün Akdeniz sularından bıkıp, başka sulara gitmeye karar vermiş. Tek dostu
olan orkinosla vedalaşıp yeni sulara doğru açılmış.
Yolda bir uskumru
ile tanışmış. Onunla güzel sohbetler ederek bir sürünün içine karışmışlar.
kılıç balığı yalnızlığa alıştığı için bu kalabalık onu şaşırtmış. Biraz zaman almıştı sürüye alışması.
O sırada
denizciler renk renk takalarındaki ağları suları bırakmıştı. Balık sezonu daha
yeni açılmıştı. Bugün bereketli bir gün olması için dua edip ağlarını suya
bırakmışlardı.
Yukarıda bunlar
olurken suyun altında balık sürüsü kanalın içerisinden geçerken birden
balıklardan bir kısmı “ağ var” sesleri ile sağa sola kaçışmaya başlamışlar. O
anda uskumrunun sırtında bir zıpkın yarası açıldığını ve ağın sulardan hızlıca
diğer balıkları topladığını görüp yardım için onlara doğru yaklaşmış. kılıç
balığı ağlara doğru hareket edip, sivri ve keskin burnu ile ağları kesmeyi
başardı ilk hamlesinde.
Ağın yırtılan
kısmından ağa takılan tüm balıklar bir anda sulara tekrar kavuştu. Bütün
balıklar bir anda kılıç balığının “ayrılın birbirimizden çabuk” narasıyla sağa
sola kaçışmaya başladılar. Suda o kalabalığın içerisinde uskumruyu aramaya
başladı kılıç balığı ama bulamadı.
Ve yolculuğuna tek başına
devam etmek zorunda olduğunu anladı. Yolculuğunun geri kalan kısmında dost edinmemeye
çalıştı. Tek başına avlandı. Yeni sulara götüren akıntıya kendini vererek
yolculuğuna devam etmiş.
Yolculuğunun sonunda Ege kıyılarına varmıştı. Tam avlanacağı sırada bir yunus balığının avı ile arasına girdiğini gördü. Yunus balığına sordu.
- Neden avım ile araya girdin diye sordu.
Yunus balığı dişi bir balıktı ve balıkların içerisinde en güzel olanı oydu. kılıç balığı ise; savaşçı özelliğine tanınan ve yalnızlığa alışmış bir balıktı. İkisinin de farklı özellikleri vardı.
Yunus balığı suyun içinde yavaşça yanına doğru yaklaşıp kılıç balığının:
- Burası senin suların değil. köpek balığı buranın efendisidir. Onun izni olmadan avlanamazsın burada dedi.
Kılıç balığı günlerdir yüzüyordu ve çok açıkmıştı Bir an önce avlanmalıydı.
- Günlerdir yoldayım ve hiç avlanmadım. Avlanmak için kimseden izin almam. Dedikten sonra kaçırdığı avın peşine doğru gitti ve kaçırdığı balığı avlayıp yedi.
Yunus balığı, köpek balığının yanına giderek durumu anlatmış. Köpek balığı kılıç balığının savaşçı bir balık olduğunu bildiğinden böyle bir dövüşten yara almamak için bir plan yapmaya karar vermiş.
Yunus balığına, kılıç balığının yanına giderek burada istediği gibi avlanabileceğini, benimde izin verdiğimi söyledi.
Önceki söylediklerin içinde özür dile. Sen bu denizlerin en güzel balığısın. Onu kendine aşık ve tuzağıma çek demiş.
Uzun bir aramanın sonunda kılıç balığını tek başına dinlenirken bulan yunus balığı:
- Sana yaptıklarımdan dolayı özür diliyorum. Köpek balığı burada avlanabileceğini ve yakın zamanda seninle tanışmak istediğini söyledi. O zamana kadar sana refakat edebilir miyim? Sonuçta buraların yabancısısın kılıç balığı demiş.
Kılıç balığı bu duruma işkillenmesine rağmen. Fakat yunus balığının güzelliği ve hoşsohbeti olanları unutmasına neden olmuş. Aradan geçen kısa zamanda kılıç balığı yunus balığına aşık olmuş. köpek balığı ile de tanışıp muhabbet etmeye başlamışlar. kılıç balığı yıllardır aradığı aşkı ve sıcak suları bulduğuna inanmaya başlamış.
Bir akşam yunus balığı, kılıç balığı ile tek başına geziye çıkacaklarını söylemiş. Köpek balığı diğer savaşçı balıkları da yanına alarak tuzağını geziye çıkacakları yere kurmak için bir gece öncesinde hazırlamışlar.
Sabah olduğunda yunus balığı ile kılıç balığı geziye çıkmışlar. Köpek balığı arkadaşları ile tünel şeklinde olan içi oyulmuş kayanın giriş ve çıkış kısmında beklemeye başlamışlar.
Yunus balığı, kılıç balığına kendisini ne kadar sevdiğini ve çok iyi bir çift olduklarından bahseder yavaş yavaş kılıç balığını tuzağa doğru çekmeye başlamış. Önce yunus balığı tünel biçimindeki bir taraftan girilen diğer taraftan çıkılan kayalığa girmiş. kılıç balığı sevdiği yunus balığına ve önce onun girmiş olduğuna güvenerek tünele girmiş. O anda mutlusuna mutluymuş. Nedense içerisinde bir şeyler eksikliğini hissetmiş.
Hani bazen olur. En mutlu anınızda içinizde
ufakta olsa bir hüzün hissedersiniz. İşte kılıç balığı da bu ince sızıyı duymuş
ölümünden önce yüreğinde.
Yunus balığı tam kayalığın bulunduğu
tek çıkışlı tünelden çıkarken sözü evliliğe getirdiği sırada köpek balığından
aldığı sert bir darbeyle kaya ile arasına
sıkışmış.
Ama artık çok geçmiş. Çünkü: diğer köpek balıklarının saldırısı ile kılıç balığı oracıkta tamda en mutlu olduğu anda öldürülmüştü.
Bunun bir komplo olduğunu ve yunus balığının oyununa geldiğini bile anlayamadan can vermiş. - Sen neden uyumadım bakalım
genç adam.
Yatağımda olduğum yerde
doğrulup:
- Kılıç balığının sonuna
üzüldüm. Neden böyle bir şey yaptı yunus balığı.
Bu
soruyu sorduğumda daha yedi yaşında bir çocuktum. O zamanlar dünyanın ve
insanların bu kadar karmaşık ve yalancı olabileceklerini bilmiyordum. Artık
biliyordum her insan çıkarları uğruna her şeyi yapabilirdi. Kolayca insan
öldürebilir. Para uğruna her şeyini kolayca satabilirdi.
Kafamı okşayan o büyük eli ve babacan sesiyle:
- İnsanlara kolayca güvenmemelisin evlat Eğer kısa zamanda dost kurduğun insanlar sana ihanet ediyorsa, burada hata onlarda değil, sendedir. Çünkü: dostluk öyle kolayca kurulabilecek bir ilişki değildir. Şimdi uyu bakalım. Bunları düşünme. Deyip yorganı üstüme örtüp kapıyı çekerek çıktı yatakhane de.
Ahmet amcanın öyküsü denizlerde geçiyordu. Öykünün ana karakteri olan bir kılıç balığıydı Yalnız başınaydı aynı bizler gibi.
Hikaye bittiğinde kılıç balığı ile o gün kendimi özdeşleştirmiştim. Onun taşıdığı yalnızlığı, tek başınalığa alışma duygusunu anlamaya başlamıştım. Aslında bende yetimhanedeki diğer çocuklar gibi bir kılıç balığıydım Sonu kötü biten hikayedeki kılıç balığının kaderini paylaşmamak için daha dikkatli olmalıydım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yap: