İlkbahar yüzünü göstermeye, gölgeler tekrar insan ve binaların arkasında sahne almaya çalışan oyuncular gibi yerlerini buluyordu. Günler kısalırken, geceler uzamaya başlıyordu yavaş yavaş.
Ataman Holdingde ise; her şey yolunda
gidiyordu. Devlet memurlarının klasik iş hayatına benzer bir konsept içinde
aynı sıradan çekişmelerle çalışıyordu personel. Levent Bey ise; her ay yaptığı
personelin motivasyonunu ve performansını artırmak için rutin bir toplantı da
konuşma yapacaktı. Yeniler hariç bütün personel hemen hemen ne söyleyeceğini biliyordu.
Toplantıların tek farkı: başka bir pozisyona atanan personellere Levent Bey
tarafından bizzat söylenmesi ve tebrik edilmesiydi. Heyecanlı kısmı buydu ve
herkes bunu bekliyordu her ay.
Personelle konferans salonunda
toplantı yapmak, sorunları konuşmak ve özverili çalışan kişileri yükseltme
fikri Gülşen Hanımın fikriydi. Levent Bey bu tip işlerle uğraşmak istememesine
rağmen genel müdürün yakınmalarına da çözüm olabilmesi için her ay bu ritüeli
tekrarlıyordu. İstatistiklere göre yüzde 40 oranında canlanma söz konusuydu.
Personel aynı maaşı almasına rağmen daha fazla çalışıyordu. Ufak da olsa küçük
bir unvan ve koltuk adına hırslanıyordu. Tabii bu zaman zaman şirkette
tartışmalara da neden oluyordu. Fakat genel müdür memnun olduğunu Levent Bey'e
ilettiği sürece sorun yoktu şirket çalışanları için.
Bora ilk deneyimi olmasına rağmen çok
çabuk adapte olmuştu şirkete. Yapacağı şeyleri hayata geçirmek için herkesle iyi
arkadaş ve çalışanlarını gönüllerini daha ilk haftadan kazanmayı başarmıştı.
Levent Beyin yakın koruması olması
nedeni ile herkes ona yağ çekiyor. Müsait olup olmadığını, heyheyleri üstünde
mi? Yoksa keyfi yerinde mi? gibi sorular sorup Bora'dan aldıkları yanıta göre
odasına girmeyi ve isteklerini sıralamaya cesaret ediyordu.
Çalışanlar Levent Bey'i asabi ve gayet
rahat tavırları yüzünden sevmiyorlardı. Personelini umursamıyordu pek. Bunu
aylık toplantılarında önemli soruları geçiştirmeye, sabahları birine bile
“günaydın” demeden her gün protokolü geçiştirir gibi çalışıyordu.
Hakkında pek iyi şeylerde
söylemiyordu. Gece hayatına ve bayanlara düşkünlüğü herkesin dilindeydi. Bazı
handikaplar atlatmasına, eşiyle ayrılmasına bile yol açacak kaçamaklarına ara
vermeden devam ediyordu. Sıkıntılı durumlar söz konusu olduğunda hatırı sayılı
dostlar vasıtasıyla meseleler kolayca
kapatılıyor. Levent Ataman elindeki gücü yaramaz bir çocuk gibi istediği gibi
kullanıyordu. Ailesini bile umursamadığını tavırlarına zaman zaman yansıyor.
Bazense açık şekilde belli ediyordu etrafındakilere.
Bora yapacaklarını hemen hayata
geçirmenin pek sağlıklı olmayacağını, Levent Bey'in tanınan biri olmasını da
göz önüne alarak bir süre bekleyip kendisi hakkında bilgi toplamayı ve onun
yakın koruması olarak yakinen tanımanın ve güvenini kazanmanın daha iyi
olacağına kanaat getirdi.
O gün her şey rutin ve sıradan geçti. Aylık toplantı nedeni ile personelle iş yerinin konferans salonunda konuşmasını yaptı.
Görevde yükselen kişiler sırasıyla tebrik edildi. Yeni görev yerlerinde başarılar dileyip, şirketin kendilerinden daha çok şey beklediğini gibi klasik şeyler söyledi Levent Bey.
Şoförü arabayı şirketin patron için
ayırdığı kapıdan giriş yapıp, özel otoparktaki yerindeki Mercedes marka kurşunlara
karşı özel yapılmış yüksek güvenlikli aracın gelmesi ile yine arabaya sağ
kapıdan bindi.
Yakın korumaya tahsis edilen Chevrolet
marka arabaya binip kulübe kadar Mercedes'i takip etti Bora.
Bir ara yol üzerinde araba durdu.
Yaklaşık beş dakika süren bekleyiş esnasında Bora arabadan inerek omuzlarından
koltuk altına doğru sallanan iki silahının emniyetini açıp şarjörlerini
sırasıyla kontrol etti. Daha sonra arabanın devam etmesi ile o da arabasına
geçip takibe devam etti.
Kulübe vardıklarında Levent Bey
locadaki yerini almak üzere arabadan indi. Bora, Mercedes'in kendisine tahsis
edilen aracın yanına çekilmesini söyleyerek arabanın anahtarını valeye teslim
edip Levent Bey'in arkasından içeriye geçti.
Levent Bey masadaki yerine geçtikten
sonra telefonunu eline alıp birini aradı ve telefonunu yeni kapatmıştı ki: biri
25 yaşlarında, diğeri 30'lu yaşlarda iki bayan masaya oturdu.
Rahat tavırları ile her zaman geldiği
ve kızlarla da önceden tanıştığı belli olan Levent Bey bayanlara klas bir
şekilde “Merhaba. Hoş geldiniz?” dedi.
Ardından eliyle bana yanındaki
sandalyeyi göstererek oturmamı işaret etti. Garsona içki için her zamankinden
der gibi bir el hareketi yaptı.
Masa çok kısa bir süre de donatılmış.
İçkiler bayanlar tarafından yudumlanmaya başlanmıştı. Bana da tüm ısrarına
rağmen koyduğu bir bardak sek viski olduğu yerde duruyordu.
Alkolle aramın olmadığını, şuan görev
başımda olduğumu söylememe rağmen Levent
Bey:
- Bir bardak viskiden bir şey olmaz. Hem
ben müsaade ediyorum. İçebilirsin. deyip bir süre sonra ısrarından vazgeçip
bayanlarla kaldığı muhabbete kaldığı yerden devam etti.
Sohbet masada böyle devam ederken
karşı locada balkondaki masanın bir anda boşaldığını perde arkasında bir adamın
elinde bir aleti başka bir parça ile birleştirdiğini gördüm. Muhtemelen bir
suikast girişimi olduğu anlık olarak kafamdan geçti. Loca altındaki yeri kontrol
ettiğimde masaların çoğunun boş olduğunu fark ettim.
Levent Beyin kulağına eğilip, canını
sıkmamaya çalışarak:
- Tam emin olmamakla beraber karşı
locadaki adamların hepsi içeri çekildi. Perde arkasında bir adam var ona sakın
bakmayın. Masadan tek başınıza kalkıp duvarın arkasına geçin. Ama yavaş
davranın. Hızlı kalktığınızı görürse buraya ateş etme ihtimali olabilir efendim.
dedim.
Ne dediğimi gayet açık şekilde
kavradığını, bayanlardan müsaade isteyip yerinden kalkarak gösterdi. Telefonunu
kulağına götürüp kapıdan içeriye girdi.
Bende masanın altına eğilip
silahlarımın emniyetlerini açtım. Adamın uzun namlulu silahı içerideki düzeneğe
kurduğunu perdenin havalanması ile gördüm. Ateş edip etmemekte tereddütte
kaldıktan sonra bu karardan vazgeçip içeriye doğru duvarın dibinde bekleyen
Levent Beyin yanına geçtim.
Alnındaki soğuk teri elinin tersi ile
silen Levent Bey, telaşlı bir şekilde şimdi ne yapacağız. Arabaya doğru geçene
kadar Selahattin'in adamları beni indirir gibi sözler sarf edip duruyordu
telaşla.
Sakin olmasını söyleyip, garsonlardan
birini yanıma çağırdım. Mutfak bölümüne geçtiğimizde garsonun eline bir miktar
para sıkıştırıp, garsonların giydiği elbiselerden acele bir tane bulup
getirmesini söyledim. Garson biraz sonra elinde bir siyah pantolon, gömlek,
kravat ve önlükle çıkıp gelmişti.
Mutfakta çalışanların üstünü
değiştirdiği kabinlerden birine Levent Bey'in üstünü değiştirmesi için
elbiseleri verip, benim kapıda beklediğimi söyleyerek acele etmesini söyledim.
Levent Bey üstünü değiştirmişti. Elinde tuttuğu elbiseleri alıp mutfaktaki büyük çöp tenekesine doğru attım.
Her şeyin yolunda gittiğini düşündüğünüz ve keyfinizin tıkırında olduğu zamanlarınız olur hani. İşte Levent Bey’inde o günleri yaşadığı tatlı günlerdi kulübe gelip gittiği zamanlar. Yakın koruması olan ben, teğmenliğe başlamadan istifa etmiş sağlam bir adamdım ona göre. Yeni sevgilisi şu spor salonlarına takılan 30’lu yaşlarında güzel bir kadındı. Bazen karısından ve genç sevgilisinden bıktığında kendini buralara atıyordu soluk alabilmek için
Eşinin Gülşen hanımında bu durumdan
haberi vardı. Görmezden geliyordu. Durumdan haberi olduğunu, salonda Levent Bey
iş raporlarını okurken aralarındaki muhabbette
“Magazine düşme de nasıl istiyorsan öyle davranabilirsin. Ailemizi rezil
etme yeterli!...” diyerek söylemişti aniden. Kendisi ise; karşılık vermeyerek
dikkatli olacağını sessizce onaylamıştı.
Yaz
ayı geliyordu. Yeni aldığı yarım milyonluk gemisi ile Ege kıyılarında küçük bir
kaçamak için denize açılacaktı. Bunları hayal ederken hemen yanı başındaki
tehlikeden hem de en yakınındaki tehlikeden haberi bile yoktu.
Eğer
bu akşam ki: olaya müdahale etmeseydim. Çoktan yarın ki: gazetelerin manşeti
belli olmuş olacaktı.
Kulübün
balkonlarından oluşan locadan aşağı inip, arka kapıdan arabasına ulaşan Levent
Bey alnındaki soğuk terleri şoförün uzattığı peçete ile sildi. Rahat bir nefes
alabilmek için gömleğinin ilk düğmesini çözüp kravatı gevşetti.
O kadar çok şey düşünüyordu
ki. Suikast girişimine karşılık vermesinden, yakın korumasının mükafatlandırmasına,
eşine bu konu hakkında bahsedip bahsetmemesinden, üye olduğu bazı örgütlerden
yardım isteyip istememesi gibi bir sürü zor soru cevap bekliyordu. Kafasının
içi savaş alanı gibiydi.
Kendisini bekleyen asıl
sınavdan habersiz o güne kadar etrafındaki diğer yakın düşmanları temizlemesi gerektiğini
düşünüyordu içten içe... En yakınındaki düşmanındansa haberi bile yoktu. Yani
benden!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yap: