9 Temmuz 2023 Pazar

Bir Başka Yok Oluşun Kıyısında

Son; önümüzde ölü bir yavru fil gibi uzanıyordu.

Dünya yaklaşık 4,5 milyar yıldır ayakta ve bu süre zarfı içerisinde tam 6 yok oluşa mekan tutarak seyircilik etti. Konunun özüne bilimsel yaklaştıktan sonra birazda insan doğasının kaderi açısından değinmek yerinde olacaktır. Bilim adamları, akademisyen ve doğa üzerine araştırma yapan birçok insan 7. yok oluşun eşiğinde olduğumuzu vurgulamakta. NASA'nın olası dünya senaryolarına göre yaklaşık 1 milyar yıl sonra dünya kendi ömrünü tamamlayacak. Atmosferik açıdan oksijenli bir yaşam için insanoğluna ve diğer canlılar için bu yaşamın sonu demek. 

Yazar ve araştırmacı Orhan Hançerlioğlu'nun, Düşünce Tarihi eserini üstüste iki kez okuduktan sonra yaşamın dünya dışından geldiğini ve (birtakım bilimsel makaleleri de buna dahil ederek) söylüyorum kani olmuş bulunmaktayım. Ve düşünmekteyim: Acaba hangi galaktik düzlemden evrenin bu köşesindeki küçük dünyamıza geldik? Nasıl ulaştık bu yere? Varoluşumuza neler sebebiyet verdi? Olası teoriler bu sorulara birçok mantıklı cevap vermektedir. Burada uzun uzun değinmek yersiz olacağı kanaatinde olduğu için anlatmayacağım. Ancak ömrünü tamamlayan bir yıldızın artığı olduğu üzerinde bilim dünyası durmaktadır. Astreoidler vasıtasıyla dünyaya kadar gelerek burada yaşamı başlattığı varsayılmaktadır. 

Dünyamızdaki kitlesel 6 yokoluşa birazcık değinmekte bazı şeyleri anlamamız açısından önemlidir. Bu sebeple sırasıyla her bir yok oluşa değinmek istiyorum. 

1- Ediyakaran Dönemi Kitlesel Yok Oluşu

2- Ordovisiyan - Silüryan Yok Oluşu

3- Geç Devoniyen Kitlesel Yok Oluşu

4- Permiyen Sonu Kitlesel Yok Oluşu

5- Trias - Jura Kitlesel Yok Oluşu

6- Kratese - Paleojen Yok Oluşu

İlk yok oluş olan Ediyakaran Dönemi Kitlesel yok oluşu üzerine hala tartışmalar sürmektedir. Yaklaşık 550 milyon yıl önce okyanuslarda oksijen açısından bir sıçrama yaşandığı sırada olduğu düşünülmektedir. Bu dönemde canlı türlerinin % 80'nin yok olduğu düşünülmektedir.

 Ordovisyen çağından fosil trilobitler.

İkinci yok oluş, Ordovisiyan - Silüryan yok oluşunda ise; tüm türlerin yaklaşık % 60 - 70 oranında ortadan kalktığı varsayılmaktadır. 443,5 milyon yıl önce bu olayın gerçekleşmesinin ana sebebinin atmosferik karbondioksit seviyesinin aşırı derece düşmesi sebep gösterilmektedir. Ayrıca olası senaryolar açısından gama ışını patlamaları, volkanik patlama v.s. gibi olayların ozon tabakasını etkilediği de tezler içerisindedir. 

Volkanik patlamalar, kitlesel yok oluşlarda atmosferi etkilemektedir.

Üçüncü yok oluş, Geç Devoniyen Kitlesel yok oluşu yaklaşık 375 milyon yıl önce gerçekleşti. Mevcut türlerin % 75'i yok oldu. Küresel soğuma ve okyanuslardaki anoksisin tükenmesi neticesinde olduğu, okyanus ve deniz seviyelerinde oksijenin ortadan kaybolmasıyla düşüş yaşandığı belirtilmektedir. 

Dördüncü yok oluş, Permiyen Sonu Kitlesel yok oluşu ele alındığında 252,28 milyon önce bilinen en büyük kitlesel yok oluş yaşandı ve bu yok oluşun 20.000 yıl sürdüğü hesaplanmaktadır. Canlı türlerinin % 90'ının ortadan kalktığı bu dönemde yok oluşla ilgili bu duruma neyin neden olduğu pek çok düşünce ortaya atılmıştır. Bazaltlar, astreoit çarpması, sera gazı, okyanus tabanlardaki metan salınımı ve çevresel değişimler bu sebeplerin başında gelmektedir.

Beşinci yok oluş, Trias - Jura Kitlesel yok oluşunda yaklaşık 201,3 milyon yıl önce dünyaya en kuvvetli ihtimalin astreoid çarpmasıyla gerçekleştiği, bu yok oluşun 10.000 yıldan daha az sürdüğü, ayrıca astreoid çarpması dışında bazalt seli veyahut volkanik faaliyetlerinde sebebiyet verdiği düşünülmektedir. Bu kitlesel yok oluş sonrasında ekolojik açıdan yeni bir nişe alan açmıştır. Bu dönem sonrasında boşalan popülasyonun yerini bir sonraki Kratese - Paleojen dönemi içerisinde dinozorların almasını sağlamıştır. 

'Tyrannosaurus türü bir dinozorun yeniden canlandırması

Altıncı yok oluş, Kratese - Paleojen yok oluşuna bakıldığında ise; yakın tarihimizden 66 milyon yıl önce olmuştur. Dinozorlar başta olmak üzere bitki türlerinin 3/4'ü ortadan kalkmıştır. Dinozorların yok oluşu bu dönem açısından hala tartışma konusudur. Yine diğer dönemlerde ihtimal dahilinde olan astreoit çarpması, volkanik faaliyetler ve salgın hastalığın bu yok oluşu oluşa getirdiği savlar arasındadır. 

Ve bunca yok oluşun ardından içinde yaşadığımız dünyaya geldiğimizde insanoğlunun yeni bir yok oluşun sebebi ol(duğu)-acağı ortadadır. Her ne kadar dünyamız her kitlesel yok oluşun ardından yeni bir tür ile ekolojik niş alanında başka bir türün yaşamasına sebebiyet verse de bu insanoğlu açısından kritik bir öneme sahiptir.

Genel olarak şu soru akıllara gelebilir: Bu yok oluşlar sırasında azda olsa sağ kalabilen ve diğer popülasyonların kökü olan canlılar nasıl hayatta kalmayı başarmıştır?

Yok oluşlar sırasında genelde toprak altında saklanabilen, atmosferik zehirlenmeden ve okyanuslar içerisinde azda olsa yaşama alanı bulan (ki bazı yok oluş dönemlerinde okyanuslarda hiç yaşam kalmadığı, plankton türü diğer canlılara ana besin kaynağı olan) bu tür ve benzeri canlıların da yok olduğu da düşünülürse kara da hayatta kaldıkları daha olasıdır. 

Kitlesel yok oluşlarda astreoit çarpmaları

İnsan, yaşadığı çağ içerisinde başta plastikler olmak üzere doğayı zehirlemektedir. İklimin çevresel olarak olası akışını bozmaktadır. Son 120.000 yılın en sıcak Temmuz ayını 2023 yılı içerisinde yaşamaktayız. Peki ya sonra olacak? 

Başta buzullar olmak üzere; birçok çevresel ve insan faktörü neticesinde okyanus ve deniz seviyelerinin artışı oksijen düzeyini, buna bağlı olarak atmosferi etkileyeceği bilimsel çalışmalarla kanıtlandı.

Umarım, bir başka kitlesel yok oluşunda tümüyle varlığımız son bulmadan ve bir dönemin içerisinde başka bir canlı türü olarak adımız geçmeden bu çıkmaza bir çözüm üretebiliriz. Evren içerisinde bilinen ve yaşanılası tek dünyayı mahvederek başka bir olası yaşanır yer ayıran tek canlı türüyüz.

Leonardo Da Vinci'nin imzası

Leonardo Da Vinci: "Bir gün hayvanların öldürülmesine de insanların öldürülmesi gibi bakılacak."

Ve sözlerimi tamamlarken Da Vinci'nin bir sözüyle sonlandırmak istedim. Zira başka bir türe yaşam alanı bırakmayan insanoğlu bu şartlar altında birgün kendisini de bir başka yok oluşun kıyısında bulması kaçınılmazdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap: