18 Haziran 2023 Pazar

"The Culture High" Belgeseli

— Davranışlarımızı tetikleyen etkenlerden biri olan bağımlılıklarımızı ne oranda kontrol altında tutabiliyoruz?

— 1960 yılında bu yana şizofreni olma olasılığı tüm dünya nüfusuna oranla % 1 seviyelerinde kalırken, esrar ve diğer etken maddelerine bağımlılık neden her geçen yıla göre katbekat yükselmektedir?

— Alışkanlıklarımızın içerisinde bağımlılık ile özdeşleşmiş farkında olmadan yaşamımız içerisinde kanıksadığımız ne tür vazgeçilmez (kemikleşmiş) ciddi bir takım rahatsızlıkları yol açabilecek ötelediğimiz hareketler var?

— Kötü alışkanlıklar olarak tabir ettiğimiz alkol, sigara, esrar v.s.gibi bir an için yoğun duyguları zirvede yaşatan ve stresi azaltarak (dopamin için dışarıdan alınan) uyarıcılara kişi neden ihtiyaç duymaktadır? Bu ihtiyacın kökünde yatan ana sebepler nelerdir?

— Madde bağımlılığı, davranışsal hareketlerimizi ne biçimlerde etkiliyor ve kişisel açıdan ruhsal olarak ne derece bu durumun farkındayız?

Brett Harvey'in yönetmeliğini yaptığı
"The Culture High" Belgeselinin afişi
Yukarıda sıraladığım, soruları artırmak mümkün. İnsanlar, madde bağımlılığına temelde kendini rahatlatmak ve güvende hissetmek için başvuruyorlar. Şöyle düşünelim: Olağan hayat içerisinde silik bir tip olan ve fark edilmeyen bir kimse alkol tükettiğinde baskılamış olduğu güdülerini uluorta sergilemekten çoğu zaman çekinmez. O an için alkolün etkisiyle fiziki veyahut sözlü davranışlarının etrafında ne şekilde algılandığı, ne gibi tepkiler aldığıyla pek ilgilenmez ve umursamaz. Ta ki; alkolün etkisi geçip normal duygu ve düşüncesine dönene dek. 

Aslında dikkatlice yakından bakırsanız bağımlı olan kişi normal bir insan olma peşindedir. Etken maddesinin verdiği güvenle normal şartlarda bulamadığı o hislere kavuşmuş olur. Maddenin vermiş olduğu duygulanma etken maddesinin etkisi geçinceye kadardır. Başka bir gerçeklikten bakmamızda gerekirse; bağımlılık kişiden kişiye değişiklik gösterir. Aynı anda birbirinin tıpkısı bir etken maddesini tüketen iki kişiden birinin bünyesi diğerine göre daha zayıf ise; güçlü olanın bu etken maddesinin etkisinden çıkması daha kısa sürecektir. 

Belgeselde Dr. Gabor Maté (Yazar, Bağımlılık Uzmanı), Amerika'da yapılan ve dikkat çeken bir araştırmayı bizlerle paylaşıyor. Kaliforniya'da gerçekleştirilen "Olumsuz Çocukluk Deneyimleri Araştırmaları"nda fiziksel, cinsel, duygusal suistimal, aileden birin kaybı, boşanma, hapse girme, akıl hastalığı, ailede bağımlılık ve (psikolojik-fiziksel) şiddet durumları ele alınarak incelenmiş. 

Ve bu incelemeye göre; bağımlılık riskinin katlandığı gözlemlenmiş.

Ailesinde bu gibi sorunları olan bir erkek çocuğun, buna maruz kalmayan sıradan bir hayat yaşayan çocuğa oranla bağımlılığa yakalanma ihtimali %4600 kat yüksektir, sonucuna ulaşılmış. 

Travmaların, beyni etkileyerek kişiye bağımlılığa ittiği böylece irdelenmiş. 

Konuyu birde alkol yönüyle ele alıp değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Bağımlılıkların içerisinde en ciddi olanlardan birinin de alkol olduğu kanaatindeyim. Sebebi gayet açık ve net. Çünkü: insanlar her ortam içerisinde (parti, akşam yemeği, kutlama, tatil, balayı, düğün, yas sonrası taziye -bazı toplumlarda vs.) kolayca tedarik ederek [+18 yaş sınırlamasıyla] alkol tüketebilmektedirler. Devletlerin alkol ve tütün mamullerinden ciddi vergiler ile hazineye kaynak yarattığı düşünüldüğünde neden böyle olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Çoğu insana göre de alkol, uyuşturucu olarak görülmemektedir. Yasadışı olmaması rağmen alkol yine de güvenli değildir. Yaşanan birçok trafik kazası ve birtakım adli olayların öncesinde kişilerin alkol tüketmesini örnek verebiliriz. 

Olaya uyarıcılar açısından bakarsak kafeinle sıradan bir uyuşturucu arasında bir fark yoktur. Ancak biri kişiyi uzun süre uyanık kalmasını ve dikkatini toplamasını sağlarken, bir diğeri kişinin istenmeyen hareket ve sonuçlara yol açmakta. İnsanların bir çoğu neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmemekte ve yanıltıcı reklamlarda göz önüne alındığında sınırı aşarak uyarıcıları tüketmektedirler. Her şeyin fazlası zararlıdır. Uyarıcıları da fazla tükettiğinizde ruhsal açıdan da birtakım sorunlarla karışılmayacağımızın garantisi bulunmamaktadır. 

İnsanlara birtakım yasaklar getirerek, kanunlar veyahut sınırlamalar yerine onları doğru bilgilendirme yoluyla neyin doğru, neyin yanlış olduğu anlatılmalıdır. Böylece kişi iradesi dahilinde (evrim geçirmiş bir varlık olduğu da) düşünüldüğünde kararını verebilmelidir. Eğitim birliği içerisinde etken maddeleri ve onların bağımlılığı ile ilgili daha çocukluktan itibaren bir farkındalık oluşturulmak gerekmektedir. 

Sormamız gereken başka bir soru ise şudur kendimize:
— Uyuşturucu madde kullanmak bir suçun ötesinde kişinin şahsi problemi midir?

Ebeveynlerin çocuklarına salt "Uyuşturucu, alkol, tütün ya da diğer etken maddeleri kötüdür." demekle yetinmek yerine okulda tamamiyle verilmeyen ve öğretilmeyen bu konularda çocuklarını aydınlatmaları gerekmektedir. 

Dünya da sürüp gitmekte olan başka bir tartışma konusu da "tıbbi marihuana"dır. Bazı hastalıklarda ilacın artık çare etmediği yerde bu yönteme başvurulmaktadır. Lakin her ülke de bu durum geçerli değil. Bazı ülkelerde yasalarla buna izin verilirken, diğerlerinde verilmemektedir. Gerçekten çaresiz kalmış ve başka bir yolu olmayan bir kimseden "tıbbi marihuana" kullanma hakkı ile acılarını azaltma şansı elinden alınmalıdır mı? Bu da başka bir tartışma konusu.

İnsanların çoğu ilaç aldıklarında (ki bir kısmı hastalığının adını bile söylemekte tıbbi açıdan zorluk çeker ve anlamayabilir) doktorlarının söyledikleri şekilde direkt tüketirler. Prospektüsü okuma gereği bile duymazlar. Daha ilginç olanı ise; ilaçların yan etkilerini gösterir kısımları çok küçük harflerle yazılmaktadır. Bunları okumak için bir büyüteç kullanmak bile gerekebilir. İlaç dediğimiz ve acılarımızı dindiren o küçük nesnenin içinde de etken maddeleri vardır. Bu etken maddelerinin de yan etkileri bulunmaktadır. İnsanlarda bir ilaç bağımlılığı da söz konusu. Eskiden yaşayan insanlar daha uzun ve sağlıklı yaşarken, modern dünyanın insanları bizler bunca ilaçla daha az yaşamaktayız? Bunu hiç düşündünüz mü?

İlaç konusunda değinmek istediğim başka bir nokta ise şudur: grip aşıları tek doz yapılırken, Covid-19 aşıları en az üç ve üstü doz şeklinde yapıldı. Neden? Buradaki amaç ilaç şirketlerinin ciddi kar yapmasını mı sağlamaktı? Yoksa başka sebepler mi var altında? Bilemiyorum. 

Sakin kafayla uzun uzun düşündüğümde; basit bir rahatsızlığın geçmesi için herhangi bir eczaneden ilaç almaktansa, turfanın da iken bir manavdan sağlıklı meyveler almayı daha uygun buluyorum. Atalarımızın bizden uzun ve sağlıklı yaşamasının bir nedeni de küreselleşen dünya da bu tür şeylerden uzak bir yaşam sürmüş olmalarıdır.

Komplike bir yaşamın içerisinde daha çok cevaplardan ziyade sorular yönelterek insanları düşündürmeye sevk eden bir belgesel: "The Culture High"

Üzerimde bıraktığı izlenim ise: Atalarımızın yolundan gitmemiz ve o kadim günlerdeki gibi yaşamımızı sürdürmemiz gerektiği yönünde. Çağın getirdiklerinin meyvelerini toplarken, özümüzden uzaklaşmamız bizim tek çıkış noktamız olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap: