22 Ocak 2023 Pazar

Mina Urgan: Bir Dinozorun Anıları

Mina Urgan'ın YKY'dan
'Bir Dinozorun Anıları'
adlı eserinin 41.Baskısı
'Bir Dinozorun Anıları'
adlı eserin arka kapağı


Richard Bach'ın "Sizi gerçek ailenize bağlayan şey kan bağı değil bir diğerinin yaşamına saygı ve neşe hissetmesidir." sözüyle yazıya başlamak yerinde olacaktır, sanırım. Birey, uygarlığın çekirdeği sayılan aile özelinde dünyaya gelişi ile yaşama adım atmış oluyor. Tabii ki; burada coğrafyanın da büyük bir etken olduğunu unutmamak gerekli.

Esere gelmeden evvel yazarı Mina Urgan; 1 Mayıs 1915, İstanbul doğumlu, çoğu insana göre uzun ve dolu sayılabilecek verimli bir yaşamın ardından 15 Haziran 2000'de dünyaya gözlerini yine İstanbul'da yumuyor. 

İngiliz Edebiyet Profösürü, yazar, filolog ve çevirmenin yanı sıra kendisi bir anne. Saydığım sıfatlar ve unvanlar içerisinde en kıymetlisi ise;  annelik... Tanrı'nın kadına bahşettiği en özel ve güzel duygu olsa gerek; doğurganlık. Biz erkeklerin bu durumu derinliği ile kavraması biraz zor bir durum.

Urgan, başta İngiliz Edebiyatı olmak üzere birçok eseri Türkçe'ye çevirdi. William Shakespeare, Honoré de Balzac, Aldous Huxley ve William Golding başta olmak üzere adı geçen ve burada yer vermediğim diğer dünya yazarlarının bazı eserlerinin çevirilerini yaptı. En bilinen çevirilerinden birkaçı William Golding'in 'Sineklerin Tanrısı', Thomas More'dan 'Ütopya', Shakespeare'in tragedyalarından biri olan 'Troilus ve Cressida' adlı tiyatro eserini dilimize çevirmiştir. Yazarın başkaca eserlere ait diğer çevirileri de mevcuttur. Ancak hepsine yer vermek yerine bilinen birkaçını paylaşmanın yerinde olacağı kanaatindeyim.

Eserin muhteviyatında Mina Urgan, doğduğu andan, yaşamının son anına dek hatırında kalan başlıca ailevi, kariyer, özel ve sosyal hayatına dair anılarını yaşamının son evresinde geriye bir iz bırakmak ve okuyacak kişilere kendi hayatlarında ufakta olsa bir ışık tutmak adına kitaplaştırmıştır.

İnsanın, doğa karşısında acizliği düşünüldüğünde aslında ne kadar da çaresizdir. İnsana, ömrünün hayat yolu başında hiç bitmeyecek gibi gelse de kendini sona doğru ölümün soğukluğunu ağır ağır kabullenişi ile varlığına dair olguyu somutlaştırma çabası içerisine düşüyor.

Dönemi içerisinde birçok tarihi olaya ve şahsiyete dair anılarına da yer vermesiyle 'Bir Dinozorun Anıları' 74 Baskı görmesi üzerine 'Bir Dinozorun Gezileri' adlı eserini kaleme alır. Edebiyat çevrelerinden ve okuyucularından da bu eserinde ilgi görmesi üzerine Mina Urgan şaşkınlığını gizleyemez ve şunu ifade der: "Kitaplarımın nasıl bu kadar sattığını anlamadım, hâlâ da anlamıyorum. Nasıl satar benim kitabım. O kadar aykırıyım ki bu topluma. Çok satıyorum, acaba çok mu bayağı yazıyorum. Acaba yanlış bir şey mi yaptım?"

Toplumun genel kabul görmüş bazı tabuları ile kendi görüşleri uyuşmamaktadır. Bir Dinozorun Anıları'nı okurken 'Neden, yazma işini hayatın son dönemecine sakladı?' sorusu sürekli aklıma takıldı. Bir takım tepkilere karşı giderayak yazmanın daha doğru olacağını düşündü, diye aklımdan geçirdim. Ya da hem çeviri hem akademik kariyerinin temposu içinde bir yandan da anne olarak çocuğunu gereği biçimde büyütmesi gerekti. Hâliyle anıları kitaplaştırarak somutlaştırmayı son evreye bıraktı. Aslında eser içinde sorularıma birtakım cevaplar açık açık buldum. Urgan, inançlı biri olmadığını, öldükten sonra bir karanlığın içinde yok olacağı için geriye kendisinden hayatına dair bir şeylerin kalması gerektiğini ara ara izah ediyor. 

Başta Anadolu olmak üzere dünyanın birçok yerine geziler yaptı. Rusya, İngiltere, Fransa (Paris), İtalya ve Amerika'yı elindeki kısıtlı bütçesiyle gezip gördü. 

Bütün bunların yanında eseri bitirdiğinizde elinizde tuttuğunuz anılarla dolu bir yaşamın yanı sıra buram buram Cumhuriyet, özgür iradeye sahip bir kimsenin hayata karşı duruşundaki ağırlığını hissediyorsunuz. İdealist çizgisini her şeye rağmen korumuş olmasına ve samimiyetine hayran kalarak saygı duyuyor, insan.

Duayen Mina Urgan'ın eserinden bir paragrafın bir kısmını paylaşarak esere dair yazımı noktalamak istiyorum. (Bir Dinozorun Anıları, 41. Baskı: İstanbul, Kasım 1998, YKY) adlı eserinin 250. sayfasındaki bir paragrafın bir bölümünde şöyle diyor: "Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım? Tam tersine, başkaldırırım, direnirim böyle bir çağa karşı..."

5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa muhalefet etmemek adına kitaptaki paragrafın tamamına yazı içerisinde yer verilmemiştir. Sadece eseri tanıtmak maksatlı olarak paragrafın bir bölümüne kitabı tanıtmak adına atıfta bulunulmuştur.

'Bir Dinozorun Anıları' adlı eseri okumanızı ve sevdiklerinize yaşam yolunda bir tavsiye olması için hediye etmenizi öneririm. Bu vesile ile bütün insanlara, kitapların izinde bir ömür diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap: