23 Aralık 2024 Pazartesi

Rohe'nin de dediği gibi: "Az çoktur."

İznik Gölü ve Sualtı Bazilikası M.S. 4-5 yy.

Eski çağlarda Askania olarak adlandırılan günümüzde Bursa ili İznik ilçesinde bulunan İznik Gölü'nde 2014 yılında bir sualtı bazilikasının bulunduğu haberiyle gündeme geldi. Bazilika, kıyıdan 50 metre açıkta, ortalama 2-3 metre derinlikteki bir suyun altında bulunmaktadır. Yapı yaklaşık 41 metre uzunluğunda, 18,5 metre genişliğindedir. Bazilika içerisinden çıkarılan sikkelere göre M.S. 4-5. yy.'larda inşa edildiği düşünülmektedir. Bu kilise planlı bazilikanın gün yüzüne çıkması üzerine arkeoloji uzmanları başta olmak üzere diğer bilim insanları "Aziz Neophytos'un anısına inşa edilen kayıp kilisenin burası olabilir mi?, Hristiyanlığın dört büyük mezhebinin de tanıdığı I. Konsil M.S. 325 yılında İznik'ten toplanılan ve Vatikan'dan Cappella Sistina'da yer alan freskteki Senatus Sarayı'nın yeri olma ihtimali nedir?, ayrıca Roma İmparatoru Commodus'un, mimar Baktyanus'a inşa ettirdiği Apollon Tapınağı bu bazilikal planlı yapının altında olabilir mi?" sorularına yanıtlar aramaktadırlar. İznik Gölü ve Sualtı Bazilikası ile ilgili çalışmalar halen İznik Arkeoloji Müzesi Başkanlığı'nca yürütülmektedir.

Gezgin James Dallaway 1794 yılında İznik'e uğramış ve gölün dibindeki kalıntıların görülebildiğini söylemiştir. —Yıldırım, F., 14. Yüzyıldan Cumhuriyet Dönemi'ne kadar Yabancı Seyyahların Gözünden Bursa İlindeki Mimari Eserler (Bursa 2013)


Bazilika, Erken Hristiyan döneminin en bilindik kilise yapılarıdır. Anadolu Bazilikası ise; sıralı sütunların boylamasına neflere bölünmüş dikdörtgen yapıların bir planda bir araya gelmesini içermektedir. Genel anlamda orta nefin yanında, iki revak sırasıyla ayrılmış yan nefler yer almaktadır. (Bu tip bazilikalara üç nefli bazilika da denmektedir.)

Nef, narteks, apsis gibi bazilikanın mimari öge unsurlarını anlamlarını da açıklayarak görsellerle açıklayarak Erken Hristiyan dönemine ait dini mabetlerin -daha doğrusu ilk kilise tiplemeleri olan bazilikaları mimarisini tanıyalım.

Nef, bir bazilika kilisesinin merkez koridoru veya bir kilisenin arka duvarı ile kesişme noktasının
en uzaknoktası arasında yer alan ana gövdesi ve koridordaki transept denilen çapraz neftir.

Transept karesikilise mimarisinde binanın merkezinde bir transept 
ile ana 
nefin birleştiği yerde bulunan dört köşeli bölge.

Narteks, Erken Hristiyan ve Bizans Bazilika ve kiliselerinde,
kilisenin ana mekanına açılan giriş bölümüne verilen addır.

Apsis, Hristiyanlıkta dini mabetlerin sunak odasını kapsayan, çoğunlukla yarım daire 
ve -ya da çokgen, bazen de nadiren dikdörtgen olan mimari öge unsurudur.

Nef diye tabir edilen uzun koridorlar bütünü diyebileceğimiz bu kısımlara, ruhban sınıfından olmayan Hristiyanlar (laikat) tarafından erişilebilen bir kilise bölgesidir. Narteksle, nefler sütunlar veyahut duvarlar vasıtasıyla ayrılır. Ayasofya iki narteksli bazilikalara bir örnektir. Giriş kısmına dış narteks, oradan kapı ile girilen ikinci kısma ise iç narteks denir. Yine bazilikaların iç mimari unsuru olan apsislerde, yan şapellerden veya apsislerden açılan küçük apsislere, mimari açıdan apsidiyol denir.

Bazilikalar mimari tipleri açısından genel olarak dörde ayrılır:

Merkez Plan Tipli Bazilikalar: Kare şekline sahip ana planı çokgen yapılı bazilikalardır. Orta bölüm yuvarlak olup, yapının tamamını örten bir kubbesi vardır. İstanbul'daki Küçük Ayasofya Camii ve St. John Studios Kilisesi (M.S. 463) buna bir örnektir.

Kubbeli Bazilikalar: Orta nefin üzeri kubbesi ile kapalı olan bazilikalardır. İstanbul'daki Ayasofya (Hagia Sophia) ve Aya İrini Kililesi kubbeli bazilikalardır.


Haç Planlı Bazilikalar: Orta nef, dört ayaklı ne ile örtülüdür. Kariye Camii (Khora Manastırı), Atik Mustafa Paşa Camii (Hagia Thekla Manastırı) ve Parhal Kilisesi (Parhali Manastırı M.S. 9-10 yy.)

Düzme Bazilikalar: Orta nefin doğrudan ışıklandırma penceresi olmayan bazilikalardır.

Hristiyan inancında bazilikalar, bilhassa litürji (dua usulü) inananların daha katılımcı olmalarını sağlamak adına açık yapılı erken dönem kilise tasarımı olan dini mabetlere iyi birer örnektir. Anadolu Bazilika Geleneği'nde ise; Alahan Manastırı'ndaki Doğu Kilisesi üç neflidir. Gotik unsurların öne çıktığı, yaklaşık 8 metrelik dikdörtgen kuleler üzerinde orta nef yükselmektedir. Bu dini mabetlerin göze çarpan özelliklerinden biri de duvarlarında çeşitli dini motifler başta olmak üzere hayvan ve dönemin baskın taş mimari süslemeleridir.

Evliya Çelebi'nin "Ustasının elinden yeni çıkmış gibi duruyor." 
diye anlattığı Alahan Manastırı

İran-Suriye-Kafkasya bölgelerinde Erken Hristiyan dönemlerinin izlerini taşıyan bazilikalar coğrafyadaki güç dengelerinin değişmesiyle el değiştirerek han, kervansaray ve camii olmak üzere başka tahsis alanlarında dönemin şartları altında dini ihtiyaçlar başka olmak üzere kullanılmışlardır. Başlarda egemenlerin yargılama ve din dışı diğer faaliyet alanları olan (ekonomik ve devletin kurumsal olarak yerine getirmesi gereken işlerin görüldüğü) bir yer olan bazilikalar bir noktada üzerilerine tapınaklar inşa edilmek, kilise ve manastıra çevrilmek suretiyle dini açıdan asıl amaçlarına uygun biçimde mimarisine tekrar kavuşmuştur. Aradan geçen yüzyıllar içerisinde dini inançların mimari de nasıl bir bakış açısı yarattığı ve insanın anlam arayışının kültürel birikime nasıl katkı sunduğunu da böylece görmüş oluyoruz.

Ayrıca başta Anadolu Selçuklu geleneğine ait mimari olmak üzere Osmanlı mimari ve kültürüne derinden ve olumlu etki-katkıları bulunmaktadır. Roma ve Bizans dönemlerinden kalmış bu eşsiz eserlerin başta camii olmak üzere han ve kervansaraylara dönüştürülerek kendi kültür ve mimarimize de ışık tutarak genel felsefemize büyük katkılar sunmuş olduğunu yadsıyamayız. 

Yalın ve sadelikten yana bir mimari olan bazilikalar için en kısa ve anlamlı sözün Mimar Mies van der Rohe'nin sözü olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar bu sözü bazilikalar için söylememiş ise de; ben bu sözünün bazilikalara uygun düştüğü kanaatindeyim. Rohe'nin de dediği gibi: — "Az çoktur."