12 Aralık 2016 Pazartesi

Türkiye'de Ebeveyn ve Çocuk Olmak


Misket oynayan çocuklar

    Gecekondu mahallesinde büyümüş bir çocuk olarak şöyle dönüp arkaya baktığımda belki de ömrümün en kaliteli zamanları o günlermiş diyorum.

    Bazı şeylerin az olması anın kalitesiz olduğuna ve sizi mutsuz ettiği manasına gelmez. Aksine insanoğlu az olan şeyden çokça faydalanmasını bilme üzerine tasarlanmış. Çabalamak ve mutluluk kardeş bence.

    Ebeveyn kelimesini üniversite de öğrendim desem garipser misiniz beni?

    Çokça kitap okumama ve bu kelimeyi hani roman okurken manasını bilmediğin başka bir kelimenin anlam yüküyle tamamlarsın. Ebeveyn kelimesi de tam anlamını kavrayana öyleydi.

    Biz öyle ebeveyn bilmiyorduk o zamanlar.

    Anne, baba, kardeş, dayı, amca, yeğen, kısaca aile, sülale, ha birde tek çocuklu ailelerden bahsedilirken çekirdek aile tabiri...

    Meğer akademik düzeyde bizim ailenin jargonu yabancılara öykünürsek anne ve babadan bahsederken ebeveyn dememiz gerekliymiş...

    Biz öyle büyümedik, anne ve babadan bahsederken hep -bizimkiler kelimesi / ebeveyn kelimesine eş değer ve daha kıymetli, kendinden küçük kardeşe -ufaklık,
büyük kardeşe -ablam, -abim.

    Türkiye'de anne olmakta zor, çocuk olmakta, baba olmakta.

    Aile müessesesi televizyon dizileri, şehir yalnızlığı, ellerden düşmeyen benim akılsız (sizin akıllı) dediğin telefonlar, bozulan komşuluk ve akrabalık ilişkileri örselendi.

    Yeni günlerin dünü aratacağı bugünden belli,
Çocukları beton içinde değil toprağa yakın büyütmeli, onlarla ve eşlerle zaman geçirmeli, zira geçen gün geri gelmiyor.

    Telafisi yok, neylersin...
    

Misket oynayan çocuk tablosu